Eylül Esintisi - BİR SELANİK TÜRKÜSÜ

BİR SELANİK TÜRKÜSÜ

Çalın davulları çaydan aşağı
Mezarımı kazın belden aşağı
Suyunu da dökün boydan aşağı

Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yare ver

Selanik Selanik viran olası
Taşını toprağını seller alası
Sen de benim gibi yarsız kalası

Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yare ver

Selanik içinde selam okunur
Selamın sedası cana dokunur
Gelin olanlara kına yakılır

Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yare ver

(Kaynak; Hüseyin Yaltırık /Rumeli türküsü)

 

Her dinlediğimde beni alıp uzaklara götürür bu Selanik türküsü,

Bende çok özel bir anısı saklıdır, hatırladıkça hem hüzünlendiren,

Hem de tebessüm ettiren...

.......

Bir gün anneme, babaannem Selanik ile ilgili neler anlatırdı diye sordum.

Ne anlatacak, sevmezdi hiç Selanik'i dedi.

Nasıl olur! Doğduğu topraklardan göç etmeye zorlanmış biri...

Sevmezdi işte kızım, sabah akşam beddua ederdi Selanik'e dedi.

Söylediklerine hiç aklım yatmadı, biraz deştim, ne derdi mesela!

"Selanik, Selanik viran olasın, taşını toprağını seller alasın..."

"Sen de benim gibi öksüz kalasın..." falan gibi şeyler söylerdi.

Olmaz bu işte bir yanlışlık var, gurbet ellere düşen biri vatanına beddua etmez dedim.

Hem de her gün uzun uzun ah çekerek ederdi dedi ısrarla.

Çözmem gereken bir düğüm olduğunu hissedip sustum.

......

Yıllar sonra bir gün radyoda içli bir kadın sesi,

Sanki babaannemin ah çekerek söylediği sözleri fısıldıyordu kulağıma,

"Selanik, Selanik viran olasın,taşını, topracığını seller alasın,

"Sen de benim gibi öksüz kalasın..."

Hem çok şaşırdım hem de çok sevindim,

Meğer babaannemin bedduası bir Selanik türküsüymüş

Biliyordum babaannemin Selanik'e beddua etmeyeceğini,

Biliyordum Selanik'i çok sevdiğini ve duyduğu hasretten içinin yandığını...

Diğer yandan annemi de anladım gerçekten bedduaya benziyordu.

Kendi gafletime de kızdım, ben nasıl olur da duymazdım bu türküyü!

Daha sonra türkünün acıklı hikayesini de öğrendim.

Selanik ile ilgili ne kadar kitap bulabildiysem aldım.

Ardından ailemin Selanik kolunu araştırmaya karar verdim.

Atiye Necla ablam ile birlikte önce nüfus kütüğünü inceledik.

Sonra hayatta olanlardan bilgi toplamaya başladık.

Ailemin bu kolu göç etmenin kederiyle erken ölmüştü.

Babaannem Atiye hanım da hiç bir torununu göremeden,

Erkencecik göçüp gitmişti bu dünyadan.

Ona dair en çok işittiklerimiz; ailenin hareket ordusunda görevli,

Subayların uyarısı ile mübadelenin hemen öncesinde göç etmesi,

İstanbul'daki çileli yaşamı, yedi sandık muhteşem çeyizi, yedi yıl sonra çocuk sahibi olması,

Dillere destan Rumeli tatlıları, enfes zeytinyağlı yemekleri, kahve ve sigara tiryakiliği...

Ne çok isterdim onunla oturup kahve içip sohbet edebilmeyi,

Ve de izni olduğu taktirde karşılıklı bir cigara tellendirmeyi...

.....

Yıllar sonra Selanik'in limana bakan en yüksek tepesine çıktığımda,

Omuzlarıma inanılmaz bir ağırlık, yüreğime de bir hüzün çöktü.

Artık ne Mustafa Kemal Paşa, ne de babaannem Atiye hanım vardı!

Lakin taşında, toprağında, suyunda, havasında onlara dair ne çok şey vardı!

İçim fena halde buruldu, gözlerime yaş doldu.

Selanik rahmetli babaannemin hiç dinmeyen sızısı,en derin hasretiydi.

Aziz Atam'ın ise kapanmayan yarası...

Bal ve Kan ile yoğrulduğundan adına Balkan denilen,

Ata toprağımdan ayrılırken, ben artık eski ben değildim.

Efelerin efesi Mustafa Kemal Paşa'nın adsız bir neferiydim...

 

 

ÖNCEKİ YAZI BİRİNCİ EV / YÜKSELEN SONRAKİ YAZI VE EYLÜL BAŞLAR...
Sevgilerde
Sevgilerde
14.10.2024 10:53:07
Ateş ve Kül
Ateş ve Kül
04.10.2024 11:03:35
Ağaçların Soyundanım Ben
Ağaçların Soyundanım Ben
27.09.2024 13:43:30
Yorum Yazın