Bitkilerin Kış Uykusu
Bitkiler uyur mu ki kış uykusuna yatsın! Eğer böyle düşünen biriyseniz bu yazı tam size göre!
Bitkileri inceleyen pek çok botanikçi bitkilerin de uyuduklarını gözlemlemiştir. Botanikçilerin Niktinasti (1) dediği şey bitkinin yaprak ve çiçek pozisyonunu gündüzden geceye değiştirme yeteneğine sahip olmasıdır. Örneğin; Nilüfer bitkisi (Lotus Corniculatus) akşam üzeri yapraklarını yukarı kaldırarak çadır gibi çiçeğinin üzerini örter. Demirhindi bitkisi de yapraklarını gündüz açıp gece kapar. Kendisine dokunulduğunda yapraklarını kapatma refleksi gösteren hassas Mimosa Pudica (Küstüm Otu) bitkisinin de gece ile gündüz pozisyonu farklıdır. Bitkilerdeki bu gece gündüz farklılığının sıcaklıkla değil, ışıkla bağlantılı olduğu anlaşılınca botanikçiler bu değişimi sağlayan mekanizmaya "çiçek saati" adını verdiler. Bitki türlerine göre bazı farklılıklar görülse de genelde bitkilerin de hayvanlarınkine benzer bir uyku düzeni bulunduğunu keşfettiler. Bitkilerin uykusu adını verdikleri bu pozisyon çeşitliliğini şu şekilde tanımladılar;
"Nasıl ki ördek gece olunca kafasını kanadının altına saklıyor ya da kirpi tortop oluyorsa, bitkiler de kendilerine özgü bir şekilde bir pozisyon alıyor. Kimi bitkiler yapraklarını yukarı doğru dikleştirirken kimi aşağı doğru sarkıtıyor. Kimi silindir şeklinde yuvarlanırken kimi de yelpaze şeklinde katlanıyor" (2)
Kışın soğuktan korunmak ve besin eksikliğini telafi etmek için inlerine çekilip kış uykusuna yatan hayvanlara benzer bir şekilde ağaçlar da kışın yapraklarını donmaktan kurtarmak için döker ve kış uykusuna geçer. Bitkilerin hayatta kalmasına yardımcı olan bu periyodik uykuya "vejatatif dinlenme" denilir. Bitki enerji israfını önlemek için kendi vejatatif döngüsünü yavaşlatıp, ilkbaharda yeniden tomurcuklanmak üzere uyur. Bitkiler yerleşik canlılar olduğu ve hayvanlar gibi göç edemediği için pasif savunmada kalır. Ancak bitkiler bizim sandığımızdan çok daha gelişmiş ve zeki canlılar olduğundan hayvan ve insandan daha farklı bir strateji izler. En basiti bu pasif bitkiler topluluğu bir tehdit hissettiğinde ya da rekabet etmek zorunda kaldığında bencil davranmak yerine diğerleriyle iş birliği yapmayı seçer. Belki de bu üstün yetenekleri sayesinde gezegenimiz bitkilerin baskın olduğu bir eko sisteme sahip! Kendini kainatın en gelişmiş canlısı olarak gören yaşamını borçlu olduğu bu pasif yeşil topluluğu şuursuzca yakıp keserek yeryüzünden yok etme savaşına tutuşmuştur...(3)
Kışın güneş ışınlarının yeryüzüne eğik bir açıyla gelmesi, hava ısısının düşmesi bitkilerin fotosentez olayını olumsuz etkiler. Aslında insanda kana kırmızı rengi veren hemoglobin maddesi neyse bitkilere yeşil rengi veren klorofil maddesi de o dur. Sonbahar geldiğinde yaprağa yeşil rengini veren klorofil hücreleri renksizleşmeye ve fotosentez için gerekli proteinler çözülmeye başlar. Sonra yaprağa sarı rengi veren ksantofil, turuncu rengi veren karoten, kırmızı ve mor rengi veren antosiyanin maddeleri serbest kalır. Yaprak önce uç kısmından solmaya ve renk değiştirmeye başlar daha sonra renk değişimi tüm yaprağı kaplar.
Yapraklarının renk değiştirmesinde gün ışığının yanısıra sıcaklık ve nem de rol oynar. Ayrıca ağacın cinsi ve bulunduğu yerin rakımı da renk değiştirmede etkilidir. Yüksek bölgelerdeki ağaçların yaprakları daha hızlı renk değiştirir. Ağaçlar bahardaki büyüme ve gelişme dönemleri için çok kıymetli besin maddeleri olan azot ve fosfatı depolayarak kış uykusuna hazırlanır. Kışın yaprak döken bitkiler neredeyse tamamen durur. Bu evrede kök ve gövdelerinde biriktirdikleri öz sular sayesinde hayatta kalırlar. Aslında yaprak dökmek bir korunma stratejisidir. Dökülen yapraklar eşsiz bir gübredir ve doğal yaşamın bir parçasıdır. Eskilerin deyişiyle;
"Doğada birinin çöpü diğerinin hazinesidir"
Yaprak dökme aşamasından sonra ağaçlar uykuya geçer. Kırsal alandaki ağaçlar sakin bir şekilde uykuya dalıp derin bir dinlenme evresine girerken, büyük şehirlerde kuvvetli aydınlatma nedeniyle yaprak döken ağaçların derin bir uyku evresine geçmesi zordur. Büyük şehirlerdeki ağaçlar da tıpkı insanlar gibi yorgunluk ve gerginlikten muzdariptir. Peter Wohlleben'e göre;
"Uykusuzluk ağaçları ve insanları aynı şekilde etkiler; yaşamı tehdit edici bir durumdur"
Büyük şehir belediyeleri aydınlatma konusunu yeniden düzenlemelidir. En azından sokak lambalarının daha alçak olması ve otoban lambalarının sokak aralarına takılmaması bir önlem olabilir. Böylece bir şehri paylaşan tüm canlılar bir arada daha sağlıklı bir uyku düzenine kavuşur. Uykusunu iyi alan canlılar daha zinde ve sağlıklı olur. Daha sağlıklı canlıların paylaştığı bir gezegen ise daha üst frekansta titreşir...
Dipnot;
(1) Niktinasti sözü Yunanca nux;gece, nastos; anlaşma sözlerinden türetilmiştir.
(2) Stefano Mancuso-Alessandra Viola - Bitki Zekası adlı kitabından.
(3) Bitkilerin zekası, uyum yeteneği ve işbirliği anlayışı başlı başına bir yazı konusu olmayı hak edecek derecede önemlidir.
Kaynakça;
1) Stefano Mancuso-Alessandra Viola - Bitki Zekası
2) Peter Wohlleben - Ağaçların Gizli Yaşamı
3)Peter Tompkins - Christopher Bird - Bitkilerin Gizli Yaşamı
4) Tristan Gooley - Doğanın İşaretlerini Okumanın Kaybolmuş Sanatı
5) www.yeşilist.com - Bitkilerin Yaprakları Sonbaharda Neden Renk Değiştirir?
Yorum Yazın