EV KIZI SIRMA'NIN BİTMEYEN ÇİLESİ...
Seçimin ertesi günü Majestelerinin odasında,
Majesteleri; Müneccim Başı gördün mü başıma ne işler açtın! Bir kase elma pekmezi odanın her yanına sıvanmış, neye el atsam yapış yapış...
Müneccim Başı; yapış yapışlığın sizi ne kadar rahatsız ettiğini biliyorum lakin bu deneyi yapmadan emin olmazdım efendim.
Majesteleri; oldun mu bari!
Müneccim Başı; evet, tahmin ettiğim gibi tepki verdi. Bu kesinlikle bir çocuk.
Majesteleri; ben bir çocuk aramızda dolanıyor dediğimde pek kulak asmamıştın ama bakıyorum şimdi bir kase elma pekmezi deneyiyle hemen kesin sonuca vardın.
Müneccim Başı; çocukluğunuza ait akasya balını silip süpürürken, yetişkinliğinize ait elma pekmezini her yana döküp saçması sizce de apaçık bir delil değil mi!
Majesteleri; öyle olsun bakalım! Peki, ne zaman aramıza teşrif eder dersin? Bu kadar deli bozukla uğraşırken bir de onunla saklambaç oynayacak halim yok hani.
Müneccim Başı; bu iş aceleye gelmez efendim. Türlü şekillerde bizimle bağ kurmaya çalışıyor. Yeterince güven duyduğunda kendiliğinden gelip aramıza katılacaktır. Onu vaktinden önce açığa çıkması için zorlarsak neticesi iyi olmaz.
Bu sırada odaya elinde temizlik kovası ve bezleriyle burnundan soluyarak Ev Kızı Sırma girer ve ikisine birden çıkışır;
- Siz hala boşaltmadınız mı burayı? Kalkın yan odaya geçin ben de bitireyim şu temizliği, zaten az işim vardı bir de ne idüğü belirsiz bir velet çıktı başıma! Daha seçim temizliğini bile bitiremeden balçığa sıvandım. Bu kadarı da fazla artık...
Majesteleri; Sırma kaç kez sana söylene söylene iş yapmak yok demedim mi!
Ev Kızı Sırma; kolaysa gel de söylenme! Pekmeze bulanan sadece sizin masanız mı sanıyorsunuz inin aşağıya da bir bakın. Velet akasya balını bulmak için mutfağı talan etmiş, koca elma pekmezi kavanozu da tuzla buz olmuş, gelen basmış giden basmış beldenin her köşesi vıcık vıcık...
Majesteleri; ne diyorsun sen! Yok, Müneccim başı bu böyle olmayacak! Bu sorunu bir an evvel çözmemiz lazım. Göklerin kızı Astraea'ya haber salın gelip size yardımcı olsun demiştim, ne oldu?
Müneccim başı; Gökçe kız o iş öyle bir iki günde hallolmaz, ben bir hafta izin alır gelirim dedi.
Ev kızı sırma; Gökçe kızı ben de arıyım bir an önce gelsin kurtarsın beni bu eziyetten.
Majesteleri; Sırma her şeyi dramatize etmekte üstüne yok, Gökçe kız başka görevle gelecek bir de sen başına ekşime.
Ev Kızı Sırma; bu beldede en ağır yük benim omuzlarımda. Dün geceden beri ayaktayım, daha ağzıma bir lokma koymadım, kan ter içinde bir aşağı bir yukarı koşturup duruyorum gene de kimseye yaranamıyorum. Yeter artık ama beni de Allah yarattı!
Majesteleri; kabul ediyorum bu aralar her şey çok üst üste geldiğinden yükün biraz arttı fakat sen de bu işi fazla abartmıyor musun be kızım!
Ev Kızı Sırma; hayır abartmıyorum ama anlaşılan dün gece olanlardan sizin hiç haberiniz yok!
Müneccim Başı; Sırma kızım Majestelerine laf yetiştirmeyi bırak da işine bak sen.
Majesteleri; hayır, hayır Müneccim Başı bırak konuşsun, anlaşılan siz gene benden bir şeyler saklıyorsunuz. Sırma temizliği bırak yanıma gel ve anlat bana dün gece neler oldu!
Ev Kızı Sırma; ah ah... neler olmadı ki! Ben mutfakla boğuşurken içeride bir gürültü, bir kütürtü koptu, ardından bir feryat bir figan! hemen işi gücü bir yana bırakıp içeri koştum bir de ne görüyüm!
Müneccim Başı; kızım dur velveleye verme ortalığı, boş yere telaşlandırma Majestelerini.
Ev Kızı Sırma, Müneccim Başı'na peş peşe omuz silkerek, Majestelerinin de "anlat" diyen gergin el işaretinden güç bularak coşar.
-Bana ne! anlatıcam işte, çok kötü şeyler oldu dün gece Majesteleri. Amazon'un kara kartalı Adalet Tanrıçası'nın kapısını gaga darbeleriyle delik deşik ederek içeride kış uykusunda olan uçan yılanı uyandırdı. Neye uğradığını şaşıran yılan deli gibi sıçrayarak tıslamaya başladı. Kartalın tüyleri havada uçuştu, yılanın püskürttüğü zehir yağmur gibi her yana yağdı. Öbek öbek tüy temizledim, yılan zehrini çamaşır suları döküp sildim, ovaladım vallahi canım çıktı, daha belimi bile doğrultamadım.
Majesteleri; Ulu Tengrim, Delfi vaktinden önce mi uyandı!
Ev Kızı Sırma; evet, sonra da kapıda açılan deliklerin birinden ok gibi dışarıya fırladı ve...
Müneccim Başı, kızım bi dur, yüreğine indireceksin kadının.
Ev Kızı Sırma; sonra yılan Amazon'un kartalını tam göğsünden soktu. Amazon çıldırdı, ona engel olmaya çalışan Kitap Kurdu'nun bütün kemiklerini kırdı. Manyak Müneccim'in odasındaki beyaz kartal acı acı bağırmaya başladı. Manyak Müneccim hangisine yetişeceğini şaşırdı. Yaralıları revire taşıyıp durdu. Bana da tüy, kıl, kan ve zehir döküntülerini temizlemek kaldı. Sokak Kızı'nın ne yaptığını söylememe gerek var mı! Her zaman ki gibi zoru görünce bütün işleri başıma yıkıp evden firar etti.
Majesteleri duydukları karşısında donup kalınca, Müneccim Başı, Ev Kızı Sırma'yı azarlar.
-Bir bırakmadın olanları ben lisan-ı münasiple kendisine anlatayım. Bire on katıp kadını allak bullak ettin. Kalk çabuk, ortalığı velveleye vereceğine git sabah kahvelerimizi yap, Majesteleri içip kendine gelsin bari...
Majesteleri; inanmıyorum Müneccim Başı tüm bunların hepsi dün geceye mi sığdı! Dahası niye bütün bu olup bitenlerden benim hiç haberim yok!
Müneccim Başı; siz bu aklı evvelin anlattıklarına itibar etmeyin efendim. Bilirsiniz en ufak bir hadiseyi bile upuzun bir masala çevirmekte üstüne yoktur. Dün geceden beri olaylar fasılasız sürdüğünden size anlatacak fırsat bulamadım.
Müneccim Başı, koltuğa çöken Sırma'nın koluna yapışırak ayağa kaldırır.
- Sen hala burada mısın? Hani nerde bizim sabah kahvelerimiz!
Ev Kızı Sırma; hiç kusura bakmayın bu kadar işin arasında bir de sizin kahvenizle uğraşamam, çağrın o boş gezenin kalfası Sokak Kızı'nı bu gün de o pişirsin kahvelerinizi. Açlıktan ve yorgunluktan başım vızır vızır dönüyor, gözlerim kararıyor, şuracığa yığılıp kalmadan temizliği bitirmemi istiyorsanız eğer ayağıma dolanmayın.
Müneccim Başı; gelin efendim benim odama geçelim, bu edepsizle ben sonra ilgilenicem.
Müneccim Başı'nın odasına geçtiklerinde Adalet Tanrıçası'nın dalgın bir şekilde oturup onları beklediğini görürler. Adalet Tanrıçası'nın derin üzüntüsünü yüzünden okuyan Majesteleri ona dönerek;
-Adalet Tanrıçası haline bakılırsa seçimi kazanmış gibi değil de sanki kaybetmiş gibi duruyorsun, seni bu kadar tedirgin eden şeyin ne olduğunu doğrusu merak ediyorum!
Adalet Tanrıçası; dün gece yaşananlar hiç hoş şeyler değildi. Resmen bizi protesto ettiler, diğerleri hadi neyse ama Kitap Kurdu'nun yemeğe katılmasını beklerdim. Esrarengiz bir şekilde hepsi dün gece sırra kadem bastı. Haliyle biraz tedirginim efendim.
Müneccim Başı; pöh, sen ki Olympos dağının zirvesinde Tanrıların toplantısını yöneten Themis'in varisisin. Onca tanrıların kaprisleri, entrikaları ile başa çıkan birinin varisi, bir avuç haylazla mı baş edemeyecek! Boşuna vesvese ediyorsun.
Majesteleri; belki de boşuna değildir, endişesini haklı çıkaracak bir şeyler yaşanmıştır..
O sırada elinde kahve tepsisiyle, suratından düşen bin parça Sokak Kızı İrma odaya girer ve fincanları çalkalaya çalkaya masaya yanaşır.
Majesteleri;bu ne telaş kızım sakin ol biraz, döke saça kahve ikram edilmez.
Sokak Kızı İrma iyice sinirlenerek kaba bir şekilde fincanları küt diye masaya bırakır ve zaten yarıya inen kahvelerin geri kalanı da masadakilerin üstüne başına sıçrar, Müneccim Başı dayanamayarak Sokak Kızı'na bağırır.
-Kafamıza vursaydın bari, nedir bu afra taftan İrma, bir ağız tadıyla kahve içemeyecek miyiz biz senin elinden.
Sokak Kızı İrma; beldede kan gövdeyi götürüyor sen kahve derdindesin Manyak Müneccim.
Majesteleri; bu üslupla konuşma iznini kimden aldın sen! Müneccim Başı'ndan derhal özür dile.
Sokak Kızı hepsine ters ters bakarak saçlarını savurur ve hışımla tepsiyi kaparak, tek kelime etmeden ok gibi odadan dışarı fırlar. Müneccim Başı arkasından seslenir;
- Doğru Ev kızı Sırma'nın yanına gidiyorsun İrma. Zavallının ayakta duracak hali kalmadı,bir işin ucundan da sen tut azıcık...
Adalet Tanrıçası; hep seçim mağlubiyetinin hezeyanı bunlar, geçer, canınızı fazla sıkmayın.
Müneccim Başı; az önce Ev Kızı Sırma dün gece yaşananları masal tadında Majestelerine anlattı. Bu nedenle hiç vakit kaybetmeden doğrudan konumuza odaklanıp bir çözüm üretelim derim.
Majesteleri; doğrusu merak ediyorum bu basit bir protesto gösterisi mi yoksa çok daha fazlası mı var? Dün gece olanları önce senden dinlemek isterim Adalet Tanrıçası.
Adalet Tanrıçası dün geceyi hatırlayınca sözcükler boğazında düğümlenir, konuşamaz ve gözünden yaşlar boşanır.
Müneccim Başı; izin verin dün geceyi ben size özetliyim zira o hala yaşadığı travmanın etkisinde, istediği zaman söz hakkını kullanabilir elbette.
Majesteleri peki dercesine hafifçe başını sallayınca Müneccim Başı anlatmaya başlar;
- Adalet Tanrıçası'nın seçimi kazanmasını hazmedemeyen bu haylazlar dün gece bir intikam planı hazırlamışlar. Adalet Tanrıçası'nın odasında kış uykusuna yatan Delfi'yi yemesi için Amazon'un kartalı Mavro'yu alıp kapıya dayanmışlar. Kilidi açamayınca Mavro güçlü gagası ile kapıyı delik deşik etmiş. Tehlikeyi sezen Delfi aniden uyanmış ve açtıkları delikten ok gibi fırlayarak Mavro'yu göğsünden sokmuş. Yani kapı önünde tam bir "ava giden avlanır" kargaşası yaşanmış.
Adalet Tanrıçası içini çekerek söze karışır;
- Delfi'nin vaktinden önce uyanması hiç hayra alamet değil biliyorsunuz!
Majesteleri; iyi de biz Amazon'un kartalını Tanrı dağlarına göndermemiş miydik? Ne ara geri döndü ?
Müneccim Başı; Amazon bu! yasak dinler mi hiç! Benim bir beyaz kartalım varsa onun da mutlaka bir kara kartalı olacaktır!
Majesteleri; bilmez miyim! Onun isteklerinin hiç sonu gelmez. Kartalı versen iki gün sonra at ister, atı alınca da kurt diye tutturur. Peki, şimdi nedir hal-i pür melalimiz?
Müneccim Başı; arz edeyim efendim; kış uykusundan vakitsiz uyandırıldığı için sürekli tıslayarak kendini duvardan duvara çarpan asabi bir Delfi'miz ve onun sokup zehirlediği yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren bir Mavro'muz var. Ayrıca bu kargaşayı önlemeye çalıştığı için feci şekilde dövülüp yaralanan bir Kitap Kurdu'muz ile bu ilkel saldırıdan çok rahatsız olduğu için strese girip akça pakça tüyleri sapır sapır dökülen bir İsis'imiz ve de cinnet geçiren bir Amazon'umuz var. Sokak Kızı ve Ev Kızı'nın halleri ise malumunuz...
Majesteleri; hadi kalkın olay mahalline gidelim. Durumu bir de gözlerimle görüyüm hem de yaralıları ziyaret edeyim. O vahşi Amazon'un da bir ifadesini alıyım.
Müneccim Başı; Amazon şimdi Tayga ormanlarına varmak üzeredir.
Majesteleri; kaçtı mı yoksa! Dünyanın bir ucuna da gitse elimden kurtulamaz.
Müneccim Başı; hayır kaçmadı, ben gönderdim. Mavro' nun durumu ağır ve onu iyileştirecek şifalı otlar sadece Tayga ormanlarında bulunuyor. Diğer yaralılar için ihtiyaç duyduğum şifalı bitkileri de toplayıp acilen beldeye dönecek.
Majesteleri; bitkilerle birlikte bir kurt sürüsünü de peşine takıp getirmezse iyidir!
Adalet Tanrıçası; hiç şaşırmam. En başından beri beldemizin simgesi olan teraziyi kabul etmedi. Kurt başı ya da çift kartal başı olmalı diye başımızın etini yedi.
Müneccim Başı; zaten onun aklı fikri ender bir cins olan mavi gözlü, beyaz tüylü kuzey kurdunda. Oraya kadar gitmişken pekala onu da alıp getirebilir!
Majesteleri; aman ne güzel! Adalet Tanrıçası yarından tezi yok şu teraziyi kaldırıp çöpe atalım, Beyaz kurdu baş köşeye oturtur biz de geçip etrafında halka oluruz. Sonra da hep bir ağızdan ulur dururuz..
Müneccim Başı müstehzi bir şekilde gülünce Adalet Tanrıçası da dayanamayıp gülmeye başlar, bunun üzerine Majestelerinin bir kaşı kalkar.
-Ağlanacak halimize bir de gülüyor musunuz!
Müneccim Başı;nicedir tebessümünüzü özlediğim için latife etmiştim efendim, aslı astarı olmayan bir şey için bu kadar kızılır mı! Hoş kızmak da size çok yakışıyor ya...
Majesteleri; kahincim ateşle oynama!
Müneccim Başı; ateş de buz da başım gözüm üstüne! Ben sizden gelecek her şeye razıyım efendim...
Majesteleri; Ay ay ay ayyy...
Majestelerinin sadece çok mutlu veya çok kızgın olduğunda uzun uzadıya çektiği, tonlaması farklı hecesi aynı olan "ay" sözcüğü, Muzip Surat tarafından repliğe çevrildiğinden her seferinde beldede kahkaha krizine yol açmaktadır. Üçünün de kahkahalarla güldüğü esnada "ay" sözcüğü muzip bir tonlamayla yankılanır.
- Ay ay ay ayy...
Majesteleri; bu Muzip Surat olmalı.
Müneccim Başı; yanılıyorsunuz efendim.
Majesteleri; yoksa...
Müneccim Başı; ta kendisi!
(Devam edecek...)
Yorum Yazın