Eylül Esintisi - Eylül...

Eylül...

"Ah Eylül...  Eylül.

Hayatın saadeti bilmemekte, anlamamakta...

Halbuki onu yaşayıp bilmek kabil değil...

Bir kere Eylül geldi mi!

Nafile...

Hiç bir ümit..."

Mehmed Rauf'un Eylül adlı romanı ilk defa 1900-1901 yılları arasında,

Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmiştir.

Kitap olarak ilk baskısı ise 1901 yılında yapılmıştır.

Bir asrı geride bırakan bu hüzünlü aşk romanı,

Kütüphanemdeki müstesna yerini yaklaşık 20 yıldır koruyor...

İnkılap Yayınlarına ait ve dilinde sadeleştirme yapılmamış.

Sadece yaygın olarak kullanılmayan kelimeler,

Sayfanın altında dipnot olarak verilmiş.

Böylece özellikle genç nesil için okunması nispeten kolaylaştırılmış.

Dili biraz zorlasa da Eylül sürükleyici ve etkileyici bir roman.

Hepsinden önemlisi yazıldığı devre göre bir hayli cesur çıkış!

Aynı zamanda ilk psikolojik roman olma özelliğine sahip.

Romanın baş karakterleri Suad, Süreyya ve Necip üçlüsü,

Ana teması ise bu karakterler arasındaki ilişki üçgeni.

Kişilerin ruhsal durumlarını, aşk, sadakat, evlilik, namus gibi kavramları,

Mehmed Rauf romanında uzun uzadıya ve derin bir şekilde tahlil eder.

Yasaklar ve gizlilik ekseninde yaşanan hüzünlü bir aşk romanıdır Eylül...

 

"Eylülde sanki bahara tahassür eden,

Melul bir taravet sanki üzerine çöken kışın,

Kendini mahvetmek isteyen hazanın rağmına paydar kalmak,

Tekrar bahar olmak mücadelesi vardır..."

 

Roman sayfaları arasında dolaşarak özetleyecek olursak;

Suad ve Süreyya 5 yıllık evli genç bir çifttir,

Necib Süreyya'nın akrabası ve yakın arkadaşıdır,

Hacer ise Süreyya'nın kız kardeşidir.

Tüm aile kışın konakta yazın bağ evinde birlikte yaşamaktadır.

Süreyya bu kalabalık ve sıkıcı aile ortamından sürekli şikayet ettiğinden,

Suad eşi Süreyya'yı mutlu edebilmek gayesi ile,

Babasından para temin ederek Boğaz'da bir yalı kiralar.

 

"Sende bir şey var, öyle bir şey ki  hiç birinde rast gelmiyorum...

Öyle bir şey ki işte bütün endişelerim senin yanında mahvoluyor.

Ruhuma bir şifa , bir sükun geliyor!"

 

Suad ile Süreyya yalıya yerleştikten sonra Necibi de davet ederler,

Yaz boyunca üçü Boğaz içinde gezip bir arada uzun zaman geçirirler, 

Süreyya'nın en büyük tutkusu deniz olduğundan,

Bütün yazı sandal ile denizde balık tutarak geçirir.

Suad estetik zevkleri ve duyarlığı olan ince ruhlu zarif bir kadındır.

Denize açılmak yerine piyano çalmayı yeğler ve sıklıkla Necib de ona eşlik eder. 

Birbirlerinden çok etkilenince Necib bir süre uzaklaşmak ihtiyacı hisseder.

Giderken de gizlice aldığı Suad'a ait eldivenin tekini yanında götürür.

 

"Eylül, ah işte Eylül!

Ne yapılsa nafile..

Bak, her şey bitti.."

 

Evli çift uzun süredir yalıya uğramayan Necib'in tifoya yakalandığını öğrenir.

Hastalığın tehlike evresi geçtikten sonra bağ evinde yatan Necib'i ziyaret ederler.

Hastanın yatağı başında konuşurlarken Hacer şımarık ve teklifsizce,

Necib'in yastığının altında sakladığı eldiveni çıkarıp elinde sallar,

Necib utancından ve çaresizlikten sapsarı kesilir, boğulacağını hisseder.

Suad kayıp eldiveninin tekini görünce tanır, şaşırsa da bozuntuya vermez.

 

"Namus...

Herkesin söylediği,

Fakat kimsenin rast gelmediği,

Bir nevi kuş olmalı..."

 

Süreyya iyileşme devresini yalıda geçirmesi için Necib'e ısrarda bulunur,

Bu ısrara eşinin teşvikiyle Suad da katılınca Necip yalıya gitmeye razı olur.

Suad eldiven hadisesinden sonra Necib'in kendisini sevdiğini anlar.

İkisi de iç çatışmalar ve duygusal çalkantılarla sarsılmaya başlar...

Nihayet yazın hararetli günleri geçer ve Eylül gelir...

 

"Eylül malum ya hüzün ve matem ayıdır.

... bir esef ve hasret ayı..."

 

Süreyya yaz bitince yalıda sıkılır ve baba konağına geri dönmek ister.

Suad eşinin her şeyden çabuk sıkılan huyuna kızar,

Hiç istemediği halde gitmek zorunda kalır.

Necib akrabalık ilişkisi gereği belirli aralıklarla konağa gelip gider. 

Suad eskisi gibi kendisini kuşatan kalabalığa tahammül edemez,

Bilhassa ikisi arasındaki aşkın farkında olan görümcesi Hacer'in,

Kinayeli ve pervazsız davranışlarından son derece rahatsız olur.

Necib ile yan yana gelmekten ürker ve bahaneler yaratarak uzak durur.

Necib'e duyduğu aşkın açığa çıkmasından çok korktuğu için,

Necib'in köşke gelmesini istemez, tam bir ruhsal bunalım içindedir...

Necib'in ruh hali de Suad' tan farklı değildir o da tuhaf davranışlar sergiler.

Necib'in çok sarhoş olduğu gecenin ertesi sabahı iki aşık karşılaşır,

Kısa bir an da olsa birbirlerine açılır ve aşklarını itiraf ederler.

İkisi de Süreyya'ya ihanet edemeyeceklerini anlayınca,

Çok zor da olsa ayrılmaya karar verirler.

Necib gitmeden önce gizlice aldığı eldiveni sahibine iade etmek ister...

"Necib; bende var ama, pek zavallı bir yadigar, çalınmış... diye,

O kadar mest olduğu tek eldiveni çıkardı.

Ben size bunu vereyim...

Onu kalbinin üstünde o kadar taşımıştı ki hemen kalbi olmuştu.

Fakat siz bana... diyordu, 

O zaman genç kadın gömleğinden bir şey çıkardı,

Bu aynı eldivenin diğer tekiydi.

O da öteki o zamandan beri saklamıştı ve

Necib bunu görünce o kadar mesut oldu ki

Eldiveni de bunu tutan eli de kaparak ağzına götürdü.

Ve ilk defa olarak dudakları ona temas etti."

 

İkisi de bu gizli aşkın pençesinde acıyla kıvranıp gözyaşlarına boğulur.

Necib izin isteyerek son kez onu gözlerinden öper ve gider.

Bundan sonra onları görmeye daha seyrek gelir.

 

Necib'in de konakta olduğu bir gece köşkte aniden yangın çıkar.

Suad'ın dışında herkes dışarı fırlar, Suad bile isteye dışarı çıkmaz...

Süreyya ve Necib içeri girip Suad'ın bulunduğu odanın kapısına gelir,

Suad'a seslenirler bir cevap almayınca tam odaya girmek üzereyken,

Her yanı saran alev ve dumanlar karşısında bir tereddüt anı yaşanır,

Süreyya olduğu yerde kalır. Necib ise???


"Al seninim,

Beni ne yaparsan yap!"

Evet, en can alıcı yerinde kestik!

Romanı okuyanlar sonunu biliyordur,

Okumayanlar ise belki merak edip okurlar...

ÖNCEKİ YAZI Negatif Elementlerin Eksikliği ve Fazlalılığı SONRAKİ YAZI Eğilmez Başın Gibi...
Kara Ocak
Kara Ocak
31.01.2024 22:25:06
Herkes Biliyor!
Herkes Biliyor!
22.01.2024 21:24:01
Işıltının Yükselişi
Işıltının Yükselişi
29.12.2023 11:02:54
Yorum Yazın