GÖKLERİN KIZI ASTRAEA
- Mitoloji ile ilgili istediğiniz kitapları getirdim efendim.
- Masama bırak lütfen, bakalım elimizde neler var!
- İstediğiniz başka bir şey yoksa ben gideyim efendim.
- Yok gitme, yardımına ihtiyacım var geç otur lütfen. Yunan mitolojisinin temel eserlerini inceledim. Yani Homeros ve Hesıodos tamam. Şimdi sırada Roma mitolojisi var.
- Ovıdıus diyeceksiniz ama üzgünüm elimizde sadece bir kitabı var, o da sizin istediğiniz temel eser değil.
- Geçen hafta sana verdiğim talep listesinde olması lazımdı, hani sahaflara bakacaktın, bulamadın mı yoksa!
- İstanbul'un bütün sahaflarını dolaştım. İlkin Beyazıt sahaflar çarşısına gittim, rafları silme din ve okul kitapları işgal etmiş. Kadıköy'deki sahaflar deseniz test kitapları ve ıvır zıvır ile dolu. Gene en iyisi Beyoğlu sahaflar fakat bütün dükkanları tek tek dolaşmama rağmen istediğiniz kitapları bulamadım.
- Ne hazin değil mi! Güzelim sahaflar çarşısı, onca yaşanmışlık, o küf kokusu artık mazi olmak üzere... Oysa benim gençliğimde her aradığımızı orada bulurduk, şimdilerde onların da sıradan kitapçılardan pek farkı kalmadı. Peki nerden bulacağız biz bu kitapları, mutlaka bir yerlerde olmalı öyle değil mi!
- Merak etmeyin bulduk efendim, yarın elimizde olacak.
- Şaka mı bu!
- Hayır değil. Geçen gün Kelebeğiniz, Manyak Müneccime geldi, beni kitapların arasında kaybolmuş görünce ne aradığımı sordu, sonra da sen ver o listeyi ben hallederim dedi. Bugün de beni arayıp kitapların yarın elimizde olacağını söyledi.
- Desene Hızır gibi yetişti gene, oysa işi başından aşkın biliyorsun. Lütfen onu bu tür işlerle çok meşgul etmeyelim.
- İnanın ben çok ısrar ettim ama dinlemedi. Ben asistanıyım, bu benim görevim dedi.
- O bir asistandan çok daha fazlası ya neyse şimdi gelelim iş bölümüne;Homeros, Hesıodos, Ovidius ve Azra Erhat'ı bana bırak. Joseph Campbell, Erasmus ve Manly P.Hall'ı sen al. Eğer senin gibi bir kitap kurduna çok gelmezse kütüphanemizdeki diğer kitapları da şöyle bir tara, Themis ile ilgili bahis hiç ummadığımız bir kitapta geçebilir, bulursan ayır sonra birlikte değerlendirelim.
- Çok gelmesine gelmez de... Themis'i neden böyle hararetle araştırıyoruz doğrusu merak ettim.
- Çağımızın çarpık Themis imajı beni fazlasıyla rahatsız ettiğinden, orijini nasıl diye merak ettiğim için... Homeros'un destanlarını satır satır inceledim. Hiç birinde gözü bantlı, eli kılıçlı, ayağının altında kitap ve yılan olan bir sembolizme rastlamadım. Öyle görünüyor ki bu zorlamalı semboller tarihi süreç içersinde Themis'e sonradan eklenmiş. Gerçeğe ulaşmak için mitolojik zamandan günümüze gelinceye kadar Themis nasıl bir evrim geçirmiş onu araştırıyorum.
- Anladım, peki bu Themis'in, bizim beldemizin "Adalet Tanrıçası" ile bir bağı var mı?
- Olmaz olur mu! Biz bir Güneş Terazi beldesiyiz. Eğer Güneş Terazi'de parlıyorsa adalet-hak-hukuk öncelikli konulardır. Adalet deyince de Adalet Tanrıçasından daha uygun bir sembol ne olabilir? Aklına gelen bir isim varsa söyle lütfen.
- Bilemiyorum, doğrusunu isterseniz hiç bu açıdan bakmamıştım.
- Yunanlılar ona Themis, Romalılar ise İustitia diyorlar, biz ise Adalet Tanrıçası demeyi yeğliyoruz. Bizim beldemizde bu sıfata en uygun olana yönetme yetkisi vermem, diğerlerini değersiz ve önemsiz yapmadığı gibi hükümsüz de kılmaz. Bu senin için yeterince açık mı Kitap Kurdu?
- Evet efendim. Peki diyelim ki bizim Güneşimiz Koç burcunda olsaydı o zaman hangi sembol öne çıkardı acaba?
- Güneş Koç da olsaydı o zaman bir kahraman sembolüne ihtiyaç duyardık. Bu Savaş Tanrısı "Ares" olabileceği gibi pekala Troya kahramanı "Hector" da olabilirdi. Haliyle öncelikli konularımız da, Terazi'nin konularından çok farklı olurdu.
- Şimdi kafamda her şey daha netleşti. İtiraf ederim ki bizim aramızdaki genel kanı sizin taraf tuttuğunuz, Adalet Tanrıçasını kayırdığınız, bizden üstün gördüğünüz yönündeydi.
- Böyle düşündüğünüzün farkındayım ve bu gerçeği size tam olarak anlatamadığım için üzgünüm. Seçim sonrası bu konu ile ilgili kısa bir açıklama yapmayı düşünüyorum. Ertesi sabah da zaten Müneccim Başı astroloji derslerine başlayacak. İnanıyorum ki o zaman her şey çok daha iyi pekişecek. Bak iyi insan laf üstüne gelirmiş, hayırdır Müneccim Başı o elindeki nedir?
-Çalışmanızı bölmek istemem, ben masanızdan Akasya balını alıp onun yerine Elma pekmezini bırakıp hemen gidiyorum efendim.
- İyi de neden?
- Akasya balı sizin çocukluğunuza ait bir tat değil mi efendim?
- Evet. Ben Akasya ağaçlarının tepesinde büyüdüm ve hala ilkbaharda her yanı saran o mis gibi Akasya kokusunu içime çekmeye doyamam. Tabi diğer çocuklar gibi ben de Akasya çiçeğini yerdim. Haklısın Akasya benim çocukluğuma ait çok önemli bir sembol.
- Peki ya Elma pekmezi?
- O sonradan keşfettiğim bir tat, hafif ekşimsi olduğu için daha çok salatalarda sos olarak kullanıyorum.
- O halde bir müddet elma pekmezi kaşıklayacaksınız efendim. Bakalım balınıza ortak çıkan pekmezi de sevecek mi?
- Buradan nereye varacaksın çok merak ediyorum Müneccim Başı!
- Canım efendim sizin zekanız bu bağlantıyı şıp diye yakalar, uğraştırmayın beni, hah bakın işte Adalet Tanrıçası da geldi, anlaşılan bugün sizi çalıştırmayacağız!
- Hoş geldin Adalet Tanrıçası, geç otur birlikte bir kahve içelim.
-Hoş bulduk efendim. Rahatsız ettiğim için özür dilerim. Yarınki seçim için tüm hazırlıklar tamam, başka bir isteğiniz var mı diye sormaya geldim.
-Çok teşekkür ederim. Seçim sonrası herkes akşam yemeği için masa başında toplansın, birlikte yemek yiyelim, sonra ben kısa bir bilgilendirme konuşması yapmak istiyorum.
-Oldu hemen iletirim. Kahveyi de seçim sonrası içeriz, şimdi müsaadenizle efendim...
- Peki. Kitap kurdu hadi devam edelim, nerede kalmıştık!
- Merdivenlerden biri paldır küldür çıkıyor, bir gelen var efendim.
- Sakın bana engel olmayın öldürcem bu Ev kızını, çok oldu artık, çoook...
- Bu ne hiddet Sokak kızı, ne oldu yine? Derdiniz ne sizin!
- Her zaman neyse o! Benimle uğraşmadan duramıyor o sefil fare, bu sefer de kırmızı pabuçlarımla kırmızı rujumu çalmış. Bir de utanmadan ben almadım diyor.
- Hah o da geldi işte! Kitap kurdu oldu olacak diğerlerine de haber ver gelsinler kadro tamamlansın.
- Valla billa ben almadım. Neyi kaybolsa benden biliyor. Bu beldede pul kadar değerim yok, alıp başımı gidicem, aç kalın, pisliğe karışın o zaman çok ararsınız beniii çoook...
- Ağlama Ev kızı, bize şantaj yapmayı da kes. İkiniz de kendinize gelin, nedir bu haliniz!
- Kıskanç cadı ne olacak, yarın benim "Kırmızı giy gel" davetine gideceğimi duyunca odama girip kırmızı neyim varsa çalmış, zaten doğum günümde bana hediye ettiğiniz önü işlemeli mavi geceliğim de sırra kadem bastı. Şimdi söyleyin bana benim bütün kaybolan eşyalarım hep onun odasından çıkmadı mı?
- Ben almadım diyorum size, ben hırsız değilim artık bu kadar hakarete dayanamam gidiyorum ben.
- Hayır bir yere gitmiyorsun. İkiniz de oturun, bi susun, bi kafamı topluyum, bi sükunet...
- "Aşşşk olsun sana Homeros, aşk olsuun"
- Neeee! Bir de kafa mı buluyorsunuz benimle! Kim o taklidimi yapan?
- Kimse ağzını açmadı efendim, emir buyurduğunuz üzere sukut ettik hepimiz.
- Peki öyleyse kim? Muzip Surat mı? Ancak o yapar benim taklidimi!
- Muzip Surat olamaz efendim, o turneye çıktı unuttunuz mu!
- Ay siz bende kafamı bıraktınız! Bu koku... tabii ya... benim çiçek kokum bu!
- Evet mis gibi çiçek kokusu ve hafif bir topuklu tıkırtısı, şarkı da mı mırıldanıyor ne!
- Gör işte Sokak kızı çalınan sadece senin eşyaların değil, bu her kimse hepimizden bir şeyler alıp götürüyor. Şimdi ortalığı velveleye vermeden, birbirinizi suçlamadan, el birliği ile bu etrafımızda dolanan hayalet hırsızı yakalamamız lazım.
- Yani bu hırsızın içimizden biri olmadığını mı söylemek istiyorsunuz?
- Tersine içimizden biri ama bilinen biri olmadığı da kesin!
- Bir çocuk sesi ve bir çiçek kokusu! Bir tüy gibi sanki etrafımızda uçuşuyor, onu hissediyor ama göremiyoruz.
- Aynen öyle Kitap Kurdu.
- Belki de bizi yanıltmak için çocuk taklidi yapan bir yetişkin! Olamaz mı!
- Olabilir Sokak kızı.
- Offf bir de sürekli bir şeyleri aşırması...
-Sonunda seni aklayacak sanırım Ev kızı.
- "Aşk olsun sana Homeros aşşşk olsuuun"
- Ha ha haaa.. Ha ha haaa... Haaa haa haaa.... Ha ha haa haay
- !!!!!!
- Ay çok affedersiniz efendim, hepimizin sinirleri bozuldu, gülme krizi tuttu.
- Hiiişşt bir saniye, dinleyin bakın o da size gülüyor.
- Galiba bir Agatha Chirstie vakası ile karşı karşıyayız!
- Haklısın Kitap Kurdu öyleye benziyor, neyse ki bizim aile ağacımızda Agatha Chirstie'yi hatim etmiş biri var, sanırım ona haber verme zamanı geldi.
- Kim ki o efendim!
- O bir Astraea
- Astrea mı? Yani bizim aile ağacımızda Astrea'nın bir karşılığı mı var?
- Elbette. Bizimkisi de;
"Göklerin kızı Astraea"
Yani nam-ı değer;
"Gökçe Kız"
(Devam edecek...)
Yorum Yazın