Gül Reçeli
Her mevsim ayrı bir tat köşemizde sevgili ablam Canan Üyepazarcı'nın gül reçeli tarifine yer verdik. Canan ablam gül reçelini yıllardır yazlığının bahçesinde yetiştirdiği mayıs güllerinden yapıyor ve mayıs güllerinin yılda sadece bir kez mayıs ayında açtığını belirtiyor.
Şimdi onun bahçeden itina ile topladığı güllerinden yaptığı reçel tarifini sizlerle paylaşması için sözü kendisine bırakıyoruz;
Malzeme;
- 500 gr reçellik mayıs gülü
- toz şeker
- İyi su
- yarım limon suyu
Hazırlanışı;
Mayıs gülleri bol su ile yıkanıp süzgece alınır. Ölçü için bir kase seçilir. Her kase gül yaprağı karşılığında o kadar kase de toz şeker katılır. Tercihe göre gül yaprakları şekerle hafifçe ovulur. Gül yaprakları ve şeker karışımı bir tencereye alınıp 2 bardak su ilave edilir ve 1 gün buzdolabında bekletilir. Ertesi gün orta ateşte bir taşım kaynayıncaya kadar beklenir sonra kısık ateşte pişirmeye devam edilir. Pişene kadar başından ayrılmaya gelmez zaten tüm evi saran mis gibi gül kokusu sizi mest edeceğinden bırakıp gidemezsiniz...
Arada bir tahta kaşıkla bir tabağa alınıp kıvamına bakılır. Pişmesine yakın yarım limon suyu ilave edilir ve bir taşım daha kaynatılıp ateş kapatılır. Soğuduktan sonra kavanozlara alınır. Pişirmesi en keyifli reçellerden biri gül reçelidir çünkü mis gibi kokusu reçele hapsolur ve yedikçe damağınızda muhteşem bir tat bırakır. Afiyet ve şifa olsun.
Canan ablamın gül reçeli sunumu...
Canan ablamın tarifinden sonra gül reçeli ile ilgili ilave etmek istediğim bir iki husus var. Benim tercihim gül yapraklarının ovulmadan pürüzsüz bir şekilde ve mümkün olabildiğince doğal rengi korunarak hazırlanması. Bazıları limon tuzuyla iyice ovup gül yapraklarının canına okuyor. Ben birbirine yapışmış kırışık gül yapraklarını ve limon tuzu tadını sevmiyorum. Tabii tercih sizin...
Gül reçeli sadece kahvaltılarda değil aynı zamanda kahvenin yanına da son derece cazip bir ikramdır. Gül reçelinin kahve yanına ikram edilmesi bir Selanik geleneğidir. Eskiden Selanik'in Rum mahallerinde sakız reçeli, Türk mahallerinde ise gül reçeli sunulurmuş. Bu bilgiyi Leon Scıaky'nin çocukluk anılarını kaleme aldığı "Elveda Selanik" kitabından edindim. Yazar birgün babası ile birlikte bir Türk köyüne gittiklerini ve bir çiftlik evini ziyaret ettiklerini anlatır. Türklerin sıcak misafirperverliklerini anlatığı bölümde bir cümle dikkatimi çekti;
"... üzerinde geleneksel gül reçeli ve Türk kahvesi fincanlarının bulunduğu bir tepsiyle geldi"
Yıllardır arayıp durduğum bir sorunun cevabı nihayet karşıma çıkmıştı. Kahve yanına gül reçeli vazgeçilmezimdi. Oysa ne ailemde ne de çevremde kahve yanına gül reçeli ikramı gibi adet yoktu. Sadece İstanbullu Rum komşularımızda sakız reçeli ikramına tanık olmuştum. Kısacası bu konuda bir ön bilgim veya bir ilk örneğim yoktu ama kahve içerken canım hep gül reçeli çekiyordu... Meğer onca çeşit ve lezzet içinden gül reçelini "tek geçmem" tesadüfi değil genetikmiş... Selanik kodumun açılmasıymış...
Kim bilir rahmetli babaannem Atiye hanım nasıl güzel yapardı Gül reçelini...
Ne yazık ki Selanik, Selanik diye sayıklayarak vaktinden önce göçüp gittiğinden hiç göremedik birbirimizi.
Rahmetli babaannemin dillere destan Rumeli tatlıları ve Ege'nin eşsiz zeytinyağlı yemekleri çok şükür torunlarına da sirayet etti. Ancak hepimizin içinde biri var ki hakkını teslim etmek gerekir o da sevgili Canan ablamızdır. Ben ona Atiye hanımın şah damarı derim ve elinden ne olsa gözüm kapalı yerim. Hele gül reçeli deyince kimse onun eline su bile dökemez. Yıllarca Canan ablamın hem kahvaltı hem ikindi çayı sofrasında hep gül reçeli baş köşede yer aldı ve o hep güler yüzü, tatlı diliyle bizi mükellef sofralarda topladı. Efsane gül reçeli de az eşlik etmedi sohbetlerimize... Ailemizde gül reçeli geleneğini yaşattığı için ona müteşekkirim. Güzel yüreği ve marifetli elleri dert görmesin..
Sevgili okur,
Şimdi gül reçelinin tam zamanı, gül yaprağı bulanlar reçel için kolları sıvayabilir.
Ağzınızın tadı hiç bozulmasın.
Esen Kalın.
Yorum Yazın