Hoşça Kal Karadeniz
Yedinci gün; 27.9.2019
Arhavi Falez Cafe-Restoran;
Bugün yolumuz bir hayli uzun olduğundan önce bir sabah kahvesi içip kendimize gelmek istedik. Arhavi'deki Falez Cafe gezi boyunca beğendiğim üçüncü mekan oldu. Yeşille mavinin kucaklaştığı bir noktada bulunan mekanın otantik bir ortamı var. Cafenin alabildiğine uzanan denize bakan cephesinde incecik sarı-yeşil bir ağaç adeta denizin mavisinden gökyüzünün mavisine uzanıyordu. Yanı başımıza kadar yaklaşan yunuslar, kucağımda okşadığım dünya tatlısı bir kedi hepsi doğal bir şekilde sanki beni mutlu etmek istercesine bir araya gelmişti...
Bugün benim doğum günümdü... Doğa gezimize denk gelen bu günü içimde sessiz sedasız yaşamayı düşünürken sevgili aile ve arkadaşlarımın sürprizi ile karşılaştım. Sabah kahvelerimizle birlikte "iyi ki doğdun Nazan" sesleri arasında üzerinde bir mum yanan pasta dilimi önüme gelince çok şaşırdım. Güne böyle bir hoşluk ile başlamak dünün üzerimize çöken kasvetli havasını da dağıttı. Ben her doğum günümde kendime bir renk seçerim. Bu yıl maviyi seçince evrenin de benimle işbirliği yaptığını fark ettim. Yer gök maviye kesmişti ben bile...
Sabah pastası ile ağzımız tatlandıktan sonra "yolcu yolunda gerek..." diyerek Yusufeli'ne doğru yola çıktık...
Artvin-Yusufeli yolu
Çoruh nehri kollarının suladığı vadilerin birinde kurulan Yusufeli, Artvin ve Erzurum arasında kalıyor. Yaban hayatın hakim olduğu bu dağlık bölge ne yazık ki şantiye alanına dönmüş durumda. Engebeli bölgede barajlar, viyadükler, yollar ve tüneller alabildiğine uzanıyor. Yöre insanı zengin yaban hayattan mahrum kalacağından haklı olarak heslere karşı çıkıyor. Akdeniz bölgesinde olmadığı halde Akdeniz iklimine sahip bulunan Yusufeli'nde her türlü Akdeniz bitkisi yetişiyor. Ülkemizde suç oranın en düşük olduğu yerlerden biri Yusufeli. Yol boyunca kayalık arazide hoplayıp zıplayan dağ keçilerine rastladık. Ancak yanlarına yaklaşıp sevmek ne mümkün! İnsan görür görmez şimşek hızıyla kaçıyorlar. İşte onlardan bir ikisi süratle tepelere tırmanırken fotoğraflamaya çalıştım dikkatli bakarsanız doğayla kendini kamufle eden bir dağ keçisini belki seçebilirsiniz...
Hesler yöre halkını asıl yerleşim yerinden ettiği gibi verimli iklim ve bitki örtüsünü de tehdit ediyor.
Artvin-Yusufeli arasında DSİ 47 tünel ve 35 köprü inşa ettirmiş. Yusufeli barajının yapılması nedeniyle eski yerleşim yeri sular altında kalacağından ilçenin yeni yerleşim yerine ulaşmı sağlayacak yol yapılıyor. Ömrü en fazla 50 yıl olan bir baraj için bu yaban hayatı barındıran doğayı feda etmek nasıl bir mantık anlamak mümkün değil. Hasankeyf gibi burası da betona tapanlar tarafından gözden çıkarılmış. Artvin'in en büyük barajı Deriner...
Artvin-Yusufeli yolu bir tüneller silsilesi...Sürekli bir tünelden çıkıp bir tünele girmek sıkıntı ve rehavet verdiğinden yolda sık sık mola verdik. Yusufeli'nden Artvin'e kadar olan tünel sayısı 47 iken, Rize'ye kadar ilerlediğinizde 65 in üzerine çıkıyor. Hayatımda hiç bu kadar çok ve uzun tünellerden geçmemiştim. Hem de doğum günümde!
Yusufeli
Yusufeli merkeze geldiğimizde hepimiz şaşırıp kaldık. Ufacık bir yer arabadan geçilmiyordu. Neredeyse insan sayısının iki katı araba vardı ve yollarda adım atacak yer yoktu. Arabaları park edecek yeri bile zor bulduk. Burası tam bir hayal kırıklığıydı! Bitip tükenmez tünelleri bu manzarayı görmek için mi aştık diye sormadan edemedik. Elbette benim ve benim gibi önceliği gezip görmek olanların asıl istediği eski zamandan kalma tarihi eserleri görmekti fakat bir yemek yeyip gerisin geriye döndük. Grup çoğunluğunun gitmeyi göze alamadığı civar köylerdeki manastır kiliselerini resimleri ile daha uzağa düşenleri de resimsiz olarak kısaca size tanıtmaya çalıştım. Eğer bu bölgedeki tarihi eserlerin hepsini görmek isterseniz 2 gün ayırmanız yerinde olur.
1) İşhan Manastırı Kilisesi; Artvin'in Yusufeli ilçesi İşhan köyünde yer alan bu kilise Kanlı Kilise olarak da biliniyor. Osmanlıların Artvin'i ele geçirmesiyle bu kilisenin bir kısmı camiye dönüştürülmüş. Manastırdan günümüze sadece bir kilise ve bir şapel kalmış.
2) Hahuli Manastırı Kilisesi; Meryem Anaya adanan bu kilise Erzurum-Uzundere ilçesi Çamlıyamaç köyünde
3) Handzta (Porta) Manastırı Kilisesi; Artvin-merkeze bağlı Pırnalı köyünde,
4) Yeni Rabat Manastırı Kilisesi; Ardanuç ilçesi, Bulanık Köyünde.
5) Dolishan Manastırı Kilisesi; Artvin merkeze bağlı Hamamlı köyünde.
6) Tibeti Manastırı Kilisesi; Şavşat Cevizli (Tibet) köyünde olup Meryem Anaya adanmış. Dantel gibi işlenmiş çok eski taş yapıların duvarlarında sanki çiçekler açmış. Taş aralarından fışkıran çiçekler tepelerinde ki yakıcı güneşe rağmen var güçleriyle hayata tutunmuşlar...
Bu 2 fotoğraf Çoruh Üniversitesinde Ekolog, Toprak ve Doğa Bilimcisi aynı zamanda Doğa Fotoğrafçısı olan Prf.Dr. Aydın Tüfekçioğlu'na ait.
7) Parhal (Barhal) Manastırı Kilisesi; Artvin-Yusufeli'ne bağlı Altıparmak köyünde.
8) Dört Kilise; Artvin Yusufeli'ne bağlı Tekkale köyünde bulunun bu kilise daha çok rahibe okulu olarak kullanılmış.
Açık hava müzesi durumunda olan ülkemizde tarih bilinci yeterince gelişmediğinden bu eserlere gereken değer verilmemiş ve hepsi harabeye dönmüş. Eski Gürcü Krallıklarından kalan bu kiliselere ulaşım da baraj yapımı nedeniyle zorlaşmış. Sonradan camiye çevrilenler bile kaderine terk edilmiş... Bu coğrafi bölgeden çok medeniyetler geçmiş ancak kalıcı bir iz bırakan ortaçağda hüküm süren Bagrati Hanedanlığı olmuş. Dünyaya adeta tepeden bakan Armaşen, Oşnak, Ersis, Peterek, Nihah kalelerinin de hepsi Yusufeli'nde. Manastır ve kiliselerin haricinde burada görülmeye değer 2 cami var. İlki 1800 yılların sonuna doğru inşa edilen Esendal köyündeki Esendal cami. Son derece zarif ahşap ve taş işçiliği ile tanınıyor. Diğeri ise kiliseden bozma Demirkent cami, onun da minberi başta olmak üzere iç kısımlarındaki ilginç ahşap süslemeleri ile görülmeye değer olduğu belirtiliyor. Aslında 8 tam günümüz vardı ve düzenli bir programla bu eserlerin hepsi görülebilirdi...
Borçka merkez;
Tüneller silsilesinin sonunda Borçka'ya vardığımızda çarşıdan yöresel ürünler aldık. Buraya özgü Demir Elma pekmezi gerçekten enfes bir lezzet. Ben hem salatalarda hem de sabah kahvaltısında sos olarak kullanıyorum. Yolunuz buraya düştüğünde almanızı tavsiye ederim. Biz de iyi ki uğrayıp almışız zira İstanbul artçı depremlerle titrerken Arhavi'yi de o gece sel bastı ve Borçka sular altında kaldı, yollar kapandı.
Akşam yemeği için Arhavi Çakıl restrona gittik. Sabah fragmanı yapılan doğum günü süprizinin gece finali yapıldı.
Gezide beni unutmayıp doğum günü kutlaması hazırlayan Necla ve Nilgün ablam başta olmak üzere sevgili ailem ve arkadaşlarıma yürekten teşekkür ederim. Ayrıca telefonla arayan, mesaj gönderen eş ve dostlarıma da... Civarda atılan havai fişekler de doğaçlama bir şekilde kutlamanın bir parçası oldu... Ve biri var ki onu anmadan geçmem mümkün değil. Durmadan dağ bayır inip çıkarken benim için hediye seçmeye zaman bulacak kadar ince düşünceli Gülderen. Nasıl duygulandığımı anlatamam... Sadece kahve yanında tellendirdiğim cigaram için artık şık bir tabakam var. O günün anısına saçıma takılan bir sonbahar yaprağı ile doğum günü tebriği de tabakada yerini aldı.
Sekizinci gün 28.9.2019
Bugünkü programımızda Arhavi- Sazlık Yaylası vardı fakat gece şiddetli yağan yağmur nedeniyle yollar kapandığından iptal oldu. Biz de sabahtan önce Arhavi pazarından yöresel ürünler aldık sonra öğle yemeği için Rize'ye geçtik ve oradan da bazı yöresel ürünler alarak akşam üzeri rehber arkadaşımız Vahdet'in evinde ikindi çayımızı içtik, 8 gün boyunca bize eşlik ettiği için kendisine teşekkür ederek ayrıldık.
Dokuzuncu gün 29.9.2019
Sabah kahvaltısından sonra Hopa Öğretmen Evinden ayrılıp Trabzon'a doğru yola çıktık. Akşam üzeri uçağımız kalkana kadar önce Sürmene'de Gülderen arkadaşımızın bir yakınını ziyaret ettik ve sabah kahvemizi birlikte içtik. Sonra Sürmene'de meşhur Karadeniz pidesinin yapıldığı mekanda öğle yemeğimizi yedik. Ardından meşhur Sürbisa-Bıçak mağzasınından alış veriş yaptık.
Sürmene deyince tek bir isim gelir aklıma can dostum Gönül'üm... Onun doğduğu topraklardır burası. "Oy Sürmene, Sürmene.." diye ona takılınca nasıl da gülerdi. Aslında hayatta olsaydı bu geziyi birlikte hazırlayacaktık ve o muhteşem organize yeteneği ile başımızda olacaktı. Şimdi o yoktu ve herşey biraz eksik biraz dağınıktı... Sürmene'nin yemyeşil tepelerine bakıp Gönül'üm ile bağ kurdum. Biz Gönül ile çıktığımız bütün gezilerde çocuklar gibi şendik. Sevgisi, ilgisi ,coşkusuyla bizi bir arada tuttuğu ve bize unutulmaz anılar bıraktığı için ona müteşekkirim. Her daim sevgi ve özlemle anıyorum. O aslında bizden hiç ayrılmadı o şahane gülüşü ve hayat dolu enerjisiyle her birimizde yaşamayı sürdürüyor... mekanı kalbimizdedir...
Hoşça kal annem... Doğu Karadeniz tepelerinden sana seslenemediğim için biraz buruk içim...
Hoşça kal Gönül'üm. Sen bana Sürmene'den gülümserken benim ruh halim tıpkı Oktay Rıfat'ın dizelerindeki gibiydi;
"Güzel şeyler düşünmeme rağmen, durmadan ağlamak geliyor içimden..."
Hoşça kal bize dört mevsimi bir arada yaşatan Karadeniz ... Kim bilir bir daha ne zamana...
(27-28-29 Eylül- Arhavi- Borçka- Artvin-Yusufeli- Rize-Sürmene-Trabzon)
2 adet yorum
Yine döktürmüşsün nazan cım yazıyı okuduğumda yusufeli’nde gidemediğimiz yerler için iç çektim,kimbilir birdaha görebilirmiyiz.herşeye rağmen güzel bir geziydi.sonunda anneciğimi ve gönülüde hatırlayıp anman beni çok duygulandırdı. Ruhları şadolsun iki güzel insanın.seninde yüreğine sağlık.
Nazan'cım Karadeniz'i seninle birlikte adeta gezdim.Doğanın katledilişini üzülerek okudum,doğum gününde yapılan kutlamaları ,keyifle içtiğin kahveleri,damak çatlatan sürmene pidesininin tadını hissetmeye çalıştım ve de Gönül'ümüzle yaptığın bağlantıyı içim buruk okudum..Kalemine ve yüreğine sağlık sevgili dostum,arkadaşım..iyiki seni tanıdim.Sevgiler..❤
Yorum Yazın