IMMANUEL VELİKOVSKY'NİN VENÜS TEORİSİ (2)
Velikovsky'nin araştırmalarına göre yaklaşık 3500 yıl kadar önce Jüpiter gezegeni şiddetli bir patlama geçirerek bir gezegen büyüklüğündeki parçayı bünyesinden dışarı püskürtür. Jüpiter'den kopan bu ateş topu önce Güneş'e doğru yol alır ve Dünya'ya çok yaklaşarak atmosfer tabakasına şiddetli bir şekilde sürtünür. Bu çarpışmanın etkisiyle yeryüzü göktaşı istilasına uğrar, kızıl tozlar her yanı kaplar, denizler karaları yutar, gece ve gündüz birbirine geçer. Dünyanın farklı köşelerinde aynı zaman diliminde yaşanan bu kozmik felaketin izlerini süren Velikovsky, eski bilgilerin şaşılacak ölçüde birbiriyle örtüştüğünü görürünce kolektif insan hafızasının bu kayıtları muhafaza ettiğini savunur. Bunun üzerine kutsal kitaplar, farklı kültürlere ait destan ve söylencelerde geçen mucizelere bilimsel açıklamalar getirmeye çalışır. Örnekleyecek olursak;
"Nehirlerdeki bütün sular kana döndü, ülke baştan başa bela içindedir. Kan her yerdedir (Exodus kitabı/7:20),
"Kan tüm dünyayı kırmızıya çevirdiğinde... diye başlayan Altay efsanesinde ise bunu gezegen çapında bir yangın felaketinin takip ettiği anlatılır. Ağaçlar mahvoldu, hiç bir meyve ve hiç bir yeşillik kalmadı (Ipuwer papirusu)
Velikovsky bu güçlü çarpışmaya ait ilk belirtilerden biri olan Dünya'nın kıpkırmızı kesilmesini kuyrukluyıldızdan koparak yeryüzüne yağan demir parçacıklarına bağlar ve demir pasından kaynaklanan toz tabakasının her yanı boyaması nedeniyle deniz, göl ve nehir sularının kan rengi aktığını söyler.
"İnsanlar gökten yağan yapışkan bir madde içinde boğulmuştu (Maya Popol-Vuh kayıtları)
"Tanrı dünya üzerine bir ateş denizi gönderdi... (Sibirya Vogullar kayıtları)
"İsraillilerin gitmesine izin vermeyen Mısırlıların üzerine o çıban yapan neft yağı boşalttı. Bu bir sıcak neft yağı seliydi" (Midrashim külliyesine ait eserlerde geçer) (1)
Velikovsky'e göre protoplanetin kuyruğunda bulunan gazlar ham petrole çevrilmiş, bir kısmı yanmadan yeryüzüne yağmış, bir kısmı ise Dünya'nın atmosferindeki oksijen ile birleşerek ateş almıştır. Sibirya'dan Amerika'ya kadar yeryüzü korkunç bir ateş yağmuruna tutulmuştur. Ayrıca Velikovsky geleneklerinde ateş yağmuru bulunan Meksika, Doğu Hint Adaları, Sibirya, Irak, Mısır gibi ülkelerinin hepsinin bugün petrol yataklarına sahip olduklarına dikkat çeker.
"Kış yaz gibi geldi, aylar ters döndü, saatler karmakarışık bir hal aldı (Mısır Papirüsü),
"Geceleyin gökten yağmur gibi yıldız düştü ve Dünya titredi" (Bamboo/Çin eseri)
Velikovsky farklı kültür kaynaklarına dair şu ilavelerde bulunur;
"Çin imparatoru ise karanlıklar içinde kalan ülkesinin dört bir yanına bilim insanları göndererek, pusula yönlerinin yeniden tespit edilmesi ve takvimin de yeniden tanzim edilmesi emrini vermiştir"
"Bir insan ömrü boyunca Dünya kesif bulutlarla kaplı kalmıştır. Bu devir, Kutsal kitaplarda; "Ölümün gölgesi (Shadow of the Death", kuzey bölgelerinde yaşayan kavimler tarafından da; "Tanrıların Şafağı" (Götterdaemmerung" olarak adlandırılmıştır. Maya kaynaklarına göre, karanlığın hüküm sürdüğü devir 25 yıl kadar devam etmiştir.
"Finlandiya'nın "Kavela" destanında; gökten demir gibi dolu taşları düştüğü, Güneş ve Ay'ın kaybolduğu (gökten çalındığı) ve tekrar görünmediği bir zaman dilini anlatır."
Velikovsky bu durumu çarpışmanın etkisiyle Dünya'nın rotasyon ekseninin tepe taklak olmasına, kutupların yer değiştirmesi nedeniyle Güneş'in gökyüzünün batısından doğup, doğusundan batmasına ve eğim derecesinin ani oynayışının mevsimlerin yer değiştirmesine saatlerin şaşmasına sebep olduğunu belirtir.
"Gökten kudret helvası yağdı" (Talmud)
"Gökten, dünyadan, havadan, denizden, ateşten ve rüzgardan hakikaten bal fışkırdı. Her tarafı örten bu hoş lezzetli yiyeceği, canlılar sevinçle karşıladı ve kalpten alkışladı." (Atharava-Veda İlahisi)
Velikovsky bu durumun kuyruklu yıldızın kuyruğunda bulunan hidro-karbürlerden(hidro karbonat) kaynaklandığını, balı andıran bu maddenin ham petrolün bakteri ve Güneş'in elektriksel boşalmalarının etkisiyle yenilebilir bir maddeye dönüştüğünü söyler. Kudret helvasına Yahudiler Manna adını vermiştir (2) Velikovsky, Sina çölüne kırağı gibi yağan bu kudret helvasının, yılın belli ayında tohumlarını döken Ilgın ağacı ile bağlantısı üzerinde durur ve halkın bu tohumlarla beslenerek yıllarca nasıl yaşadığına kafa yorar, niçin bu tohuma "Göğün Tahılı - Göğün Ekmeği" dendiğini düşünür. "Kudret Ekmeği" de denilen bu besin ile ilgili olarak Talmud'tan örnek verir.
"O [Göğün Buğdayı] olarak adlandırıldı. O taşlar arasında öğütüldü ve tavalarda pişirildi. Kudret helvası bulutlardan düştü."
Hindular kudret helvasına Madhu adını verir ve bulutlardan bal geldiğini Rig-Veda ilahilerinde dillendirir. Yunanlılar ise bu tatlı besine Ambrosia adını verir. Homeros ve Hesiodos göklerden gelen bu yiyeceğin içindeki abıhayata (nectar) dikkat çeker ve bunun Tanrılara ölümsüzlük veren gıda olduğunu söyler. Aynı zamanda merhem olarak da kullanılan bu zambak kokulu madde Yunan mitolojisinde bir iki farklı anlam daha taşır (3) Tıpkı Nil nehrinin bir süre bal ile karışmış olarak aktığını söyleyen Mısırlılar gibi, Roma'lı ozan Ovıdıus da süt ırmakları ve tatlı abıhayat ırmaklarından bahseder. Velikovsky bu konu ile ilgili olarak şunları da ilave eder;
"Aristotales ve diğer yazarların, atmosferden çiğ ile düşen bal hususundaki inancı, dünyanın karbon bulutlarıyla örtüldüğü günlerde çökelmiş olan, bal-kırağı'sına dayanmaktadır.
Göklerden gelen önemli bir diğer şey ise haşerelerdir. Pireler etrafta uçuşur, çekirge sürüleri her yanı işgal eder ve ortalık kurbağa kaynar. Velikovsky haşerelere ait larvaların protoplanetin kuyruğundan yayılan gazlar ve dağılan taşlar yoluyla Dünya'ya taşınmış olabileceği olasılığı üzerinde durarak şu açıklamada bulunur;
"Dünya'nın oluşturduğu iç ısı ve kuyruklu yıldızın kavurucu gazları yer yüzünde haşerelerin hızla çoğalmasına sebebiyet vermiştir. Bazı felaketler, örneğin kurbağa felaketi (toprağın kurbağa doğurması) veya çekirge felaketi..."
Ayrıca Velikovsky dünyanın her tarafında, Venüs gezegeni ile sinekler arasında bir ilişki kurulmuş olmasının çok ilginç olduğunu belirtir. Bilim çevrelerinin bir çoğu mikro-organizmaların sabit yıldızlar arası uzayda ışık basıncı ile taşınarak dünyaya ulaşmış oldukları fikri ile hala dalga geçmektedir. Oysa bu konuda astrobiyologlara önemli görevler düştüğü kaçınılmaz bir gerçektir.
(Devam edecek...)
(1) Arami ve İbrani dillerinde ham petrolün adı neft yağıdır.
(2) Musanın birinci kitabı Tekvin'de bu besinin adı Man olarak geçer. Bab 16/31 de şöyle der;
"Ve İsrail evi onun adını Man koydular; ve o kişniş tohumu gibi beyaz ve lezzeti ballı yufka gibiydi"
(3) Hera, Zeus'a kaçarken de Ambrosia içine gizlenmiştir. Bal ve sabah çiği ile mukayese edilen, Dünya ve gök cisimlerini bir örtü gibi saran bu özel maddeyi insanlar sadece güç veren bir besin olarak değil aynı zamanda şifa veren bir merhem, çok güzel kokmasından ötürü parfüm ve at yemi olarak da kullanmışlardır.
Kaynakça;
1) Immanuel Velikovsky - Çarpışan Dünyalar (Çağlayan Basımevi/1985 yılı)
2) İnci Dallı - Velikovsky olayı (Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi 1977 yılı /sayı 117)
3) Kitabı Mukaddes (Eski ve Yeni Ahit/İbrani, Kıldani ve Yunan dillerinden son tashih edilmiş tercüme) - Kitabı Mukaddes Şirketi Yay/1993
4) Adrian G Gilbert- Maurice M Cootterell -Maya Kehanetleri-Sınır Ötesi Yayınları
1 adet yorum
Yahudilerin Mısırdan kovulmaları ile Jüpiterin patlaması aynı zamana denk düşer. Yazılanlara ilaveten kişisel iki bilgi ilavesi yapsam diyorum(Tevrattan aldığım bilgiler doğrultusunda) .İlki Nil nehrinin ikiye bölünmesi bunu sismik bir basınçla oluştuğu en inanılan teori o dönemde bu mümkün Musa ve kavmi o anda tesadüfen orada olabilir nehri bölünmüş görüp karşıya geçme imkanı var ve geçmişte peşine onları takip eden mısır ordusu gelir(muhtemelen 2.Ramses dönemi) ayni yerden geçerken basınç kalkıp bir çoğunun orada telef olması. Bunlar ispatlanamayan ama olasılığı çok yüksek kabul edilen teoriler. İkincisi Yahudiler yılın belli zamanlarında gökten Kudret Helvası ve Bıldırcın düşeceğine inanırlar. Yazınızda zaten detayları ile anlatmışsınız kuyruklu yıldızın kuyruğu gazlardan oluşur ve bunlar Karbon esaslıdır . Bu gazlar Atmosfere girdiği anda katılaşıp tatlı bir besine dönüşür. Bir çok kültürde bu vardır. Yazınızın dışında kalan Bıldırcın olayı ise Karadenizlilerin çok iyi bildiği bir avlama tekniği ile yakalanan bir kuştur.Bıldırcın ışığı gördüğü ana yere çakılır. O zaman demek ki Musa ve kavmi Mısır ordusundan kaçarken ışığa maruz kalan Bıldırcınlar önlerine dökülmüş olabilir. Ve bu iki olayı kendilerinin yarattığı tanrının onlara bir ikramı olarak görürler ve hala bu kültürleri devam etmektedir.
Yorum Yazın