İnsanlarda Kış Uykusu
Sonbahar mevsiminde günlerin kısalması ile ışık azalmaya, gecelerin uzaması ile de karanlık artmaya başlar. Kışa doğru havalar iyice soğur, bitkiler kurur, ağaçlar çıplaklaşır ve doğa ıssızlaşır. Düşen yaşam enerjilerinin tesiriyle tüm canlılarda kendi kabuğuna çekilme ihtiyacı artığından bitkiler tohuma, hayvanlar inine, insanlar da içine çekilir. Yaşam formlarını oluşturan her öz ışığa kavuşmadan önce karanlık bir süreçten geçtiğinden bu "tohum evresi" gerekli bir dinlenme ve güç toplama evresidir. Mevsimi geldiğinde doğayı paylaşan tüm canlıların girdiği bu yarı ölüm sürecine "kış uykusu" adı verilir.
Bitkiler ve hayvanların kış uykusuna daldığı bu zorlu süreci ayakta atlatan tek canlı türü insandır. Çünkü dışarıda harala - gürele akan bir hayat vardır, mecburiyetler vardır, sorumluluklar vardır, zorunluluklar vardır... Oysa güneş ısı ve ışığının azalmasına bağlı olarak biyolojik saati etkilenen, gece-gündüz (cırcadien) ritmi bozulan insanın içinden ne işe gitmek gelir ne de bir işe el sürmek... Kışın doğada tüm enerjiler kristalize olur. Doğanın bir parçası olan insanın enerjileri de akışkanlığını yitirip kristalize olur. Metabolizması ağırlaşır, vücut ısısı düşer, oksijen soluması azalır, bağışıklık sistemi zayıflar. Hareket kabiliyeti azaldığından daha çabuk yorulur. Kışın soğuk ve karanlık havada mutluluk, canlılık ve zindelik veren serotonin salgısı azalırken, uyku ve mahmurluk veren melatonin hormonu salgısı artar. Bunun sonucunda insanın kan akışı ağırlaşır, göz kapakları kapanır. Fazla uyumaya eğilim artarken uykuya dalmada zorlanma olur. Motivasyon ve konsantrasyon eksikliği baş gösterir. Duygu durumu inişli ve çıkışlı bir hal alır, can sıkıntısı, karamsarlık, gerginlik artar. Sosyal ortamlardan kaçma, içe kapanma, durgunluk, donukluk, umutsuzluk, ağlama isteği, baş ağrıları, iştahın açılması ve tatlıya düşkünlük yanı sıra cinsel istekte azalma ve intihara meyil de açığa çıkabilir. Aslında tüm bu belirtiler insanların da tıpkı bitkiler ve hayvanlar gibi kış uykusuna ihtiyaç duyduklarına işaret eder. Bu nedenle çoğunluk uyur-gezer bir halde azınlık ise zombi gibi ortalıkta dolanır.
Her ne kadar tıp dünyası bu tür belirtilere "Depresyon" yaftası vursa da gerçekte bu belirtilerin çoğu insanın kış uykusuna yatamamasından kaynaklanır. Çağımızın salgın hastalığı haline gelen depresyon çoğunlukla insanın "engellenen kış uykusu" değilse nedir! Özellikle Mevsimsel Depresyon (sad) tipik bir kış uykusu ihtiyacının dışa vurumudur. Majör depresyon adı verilen türde ise mevsimsel etkilerin yanı sıra genetik yatkınlık da önemli bir rol oynar. Bazı bünyeler kış uykusuna daha fazla ihtiyaç hissederken bazı bünyeler hafif bir şekerleme ile yetinebilir (1) Özellikle kadınlar bünyesel olarak erkeklerden daha fazla depresyona açıktır. Ancak dişil enerjileri yoğun olan erkekler de depresyona kapılabilir. Adına ister depresyon ister engellenen kış uykusu diyelim bu duruma karşı sonbahara girerken bazı önlemler alarak hazırlanmak gerekir. Bunların başında protein ve karbonhidratça zengin gıdalarla beslenme, vücutta eksilen vitamin ve mineral dengesini sağlamak gelebilir. Bir güneş ülkesi olmamız sizi yanıltmasın insanlarda D vitamini oranı süratle düşmektedir. D vitamini noksanlığı varsa mutlaka takviye edilmelidir zira bu bir vitaminden çok daha fazlasıdır belki de hayati bir hormondur! Güneşin tesirinin zayıfladığı sonbahar ve kış mevsimlerinde D vitamini yoksunluğu her türlü hastalığa kapı aralar. Güneş ile sentezlenen D vitaminini yazın güneşlenerek depolamak da kışı bedenen ve ruhen daha sağlıklı geçirmeye yardımcı olur (2) Ayrıca kışın erken kararan havaya karşı gün ışığı etkisi yaratan ampuller kullanılması da olumlu katkı sağlayabilir.
Hepsinden önemlisi de modern hayatın bir dayatması olan hıza karşı biraz yavaşlamaktır... İnsan zembereği kurulunca dört mevsim ortalıkta fır dönen bir robot olarak tasarlanmamıştır. İnsan canlı bir varlıktır ve mevsimsel döngülere uyum sağlayabilme esnekliğine sahiptir. Ancak iklim dengesizliği sonucu doğa ile canlıların ritmi artık eskisi gibi kolay senkronize olamamaktadır. İnsanın mevsimsel ritme ayarlı organları modern çağın bu pür telaş koşuşturmasına uyum sağlamakta zorlandığından tık nefes kalmaktadır. Bu sebepten çoğumuz kendini şairin yakındığı noktada bulmaktadır;
"Beni yaşamak değil bu telaş öldürecek..." (3
Dipnot;
(1) Bu husus astrolojik çerçevede başlı başına incelenmesi gereken derin ve karmaşık bir konudur.
(2) Çağımızda su ve toprak gibi hava da manipüle edildiğinden (gri bulutların istenilen yere kaydırılması ve uzun süre kalması, güneşin perdelenmesi, havaya ağır metal tozlarının püskürtülmesi vb) D vitamini sentezini engellemekte ve her geçen gün insanlarda D vitamini eksikliği artmaktadır.
(3) Orhan Veli Kanık
Kaynakça;
1) Nazan Öngiden Yıldızlardaki Malzemedir Harcımızda Var olan
2) Eylül Esintisi I ve II cilt
Yorum Yazın