İstanbul'un Simgesi Erguvan Ağacı
Erguvan ağacı çağlara tanıklık eden kadim bir ağaçtır. Çiçeklerinin pembe-mor arası "erguvani" denilen kendine has bir rengi vardır. Beyaz çiçekli erguvan ise nadir bulunur (1)
Işığı seven erguvan ağacı nisan sonu ile mayıs başında, önce çiçeklenir ardından yapraklanır tıpkı badem ve erik ağaçları gibi...
Latince adı "Cercis Siliquastrum" dır. Baklagiller (Fabaceace) familyasından 10 metreye kadar boylanabilen, çalı veya ağaç gövdeli güzel bir süs bitkisi olup toprağa azot bağlar.
Anavatanı Batı Asya ve Güney Avrupa'dır. Ülkemizde Karadeniz kıyılarında da görülmekle birlikte yaygın olarak Marmara ve Ege bölgesinde yetişir.
İstanbul ve Bursa kıyı şeridini seven erguvan ağacı en muhteşem görsel şölenini Boğaziçi'nin iki yakasında sunar. Erguvan ağaçları Boğaziçi'nin tacıdır...
Zamanda geriye doğru gittiğimizde erguvan renginin de adeta bir imtiyaz ve bir statü simgesi olduğunu görürüz. Öyle ki tanrılardan krallara sirayet eder...
Olympos'un baş tanrısı Zeus'tan, erguvan kenti Troya'nın kralı Priamos'a, Roma ve Bizans imparatorlarından asilzadelere, rahiplere, bilgelere kadar erguvan renkli togalar göz kamaştırır. Sappho'nun şiirlerine kadar sızar erguvan rengi;
"Üstünde erguvan bir mintan, gökten inerken (Eros)...
.......
"Bu mendiller...
erguvan rengi, güzel kokulu...
(Mnasis'in) Phokai'dan yolladığı
değerli armağanlar..."
Ms.330 yılında Konstantinus tarafından kurulan kente Konsantinapolis adı verilir. Kentin surları bitirilip açılışı yapıldığında mevsim ilkbahar ve erguvan zamanıdır. Vak'anüvisler bu günü 11 Mayıs olarak tarihe not düşerler.
Asaletin ve erişilmezliğin sembolü haline gelen erguvan rengi en şaşaalı devrine Bizans imparatorluğu zamanında erişir. Böylece Bizans İmparatorluğu da tarihe "erguvan imparatorluğu" olarak nam salar.
Erguvan rengi gücü, ayrıcalığı ve zenginliği temsil ettiğinden Bizans ve Roma imparatorları kendilerini "erguvan kanlı" ilan etmeye kadar vardırır işi...
Sarayın erguvan renkli odalarında doğan imparator çocukları da "Erguvanlar içinde doğan" (Porphyrogenitos) sıfatı ile taltif edilir.
IV.Leo ile evlenip imparatoriçe olan İrene, duvarları erguvani mermerler ve erguvani ipeklilerle kaplı yatak odasında oğlu Kostantinos'u, Bizans tahtına varis olarak dünyaya getir.
İmparatorluk soyunun tescilinde de önemli rol üstlenir erguvan rengi zira o dönemin kanunlarına göre erguvanlar içinde dünyaya gelmeyen varisler imparator olamaz.
Konstantinopolis'in kutsal mabedi "Ayasofya" eski Yunanda "prophyr" (porfir) adı verilen, kırmızıdan mora çalan nadide erguvani mermer sütunlarla kaplıdır.
Böylece Bizans imparatorluğunun gözbebeği Konstantinopolis'in de "alamet-i farikası" haline gelir erguvan ağaçları ve erguvan rengi.
O Konstantinopolis ki bir dünya başkentidir. Roma dahil dünyadaki hiç bir kent onunla mukayese edilemez. Al Kazvini' nin tanımıyla;
"Tarihte onun gibi bir şehir ne daha önce vardı, ne de bundan sonra olacaktır"
Bizans İmparatorluğunun Konstantinopolis'e atfettiği büyük önem bir atasözüne dönüşerek adeta dünyaya meydan okur;
"Konstantinopolis'e hükmeden Dünya'ya da hükmeder"
1300 yılları ortasında bu sözün mesajı açıktır;
"Konstantinapolis'e sahip olmayan iktidar olamaz" (2)
İmparatorlar özel törenlerde erguvan renkli giysilerle halkın huzuruna çıkar ve kendileri dışında halktan birinin bu rengi kullanmasını yasaklar. İmparator haricinde kimse mor renkli pelerin takamaz.
Eski zamanlarda mor renk aynı zamanda bilgeliği de temsil ettiğinden bilgeler de mor pelerin takar. Ancak erdem maskesi takıp kendi karakterinin dışına çıkanlar için eski Yunanda meşhur bir söz vardır;
"Mor elbise de giyse maymun yine maymundur" (3)
Mor boya doğal yollarla elde edilmesi zor bir renk olduğu için de kullanımı sınırlıdır. Antik dönemde bu renk sadece "murex" adı verilen dikenli bir deniz yumuşakçasının salgı bezlerinden üretildiğinde pahalı ve meşakkatli bir iştir.
Fatih Sultan Mehmet Han 1453 yılında payitaht Konstantinopolis'i fethedince erguvan imparatorluğu sona erer. Büyük deha Fatih Sultan Mehmed Han sıradışı stratejik fethi ile aynı zamanda ortaçağı kapatır ve yeni çağı açar. Her ne kadar Batılı tarihçiler bu gerçeği kabule yanaşmasalar da...
Çok iyi bir eğitim alarak yetişen, devrinin ilerisinde bir görüşe sahip, sanatsal zevklere ve inceliklere vakıf Fatih Sultan Mehmet Han, erguvani mermer sütunlarla kaplı Ayasofya kilisesine girdiğinde mabedin ihtişamından gözleri kamaşır.
Devrin alimlerinin "sanki göklere altın zincirlerle asılmış" diye tasvir ettikleri Ayasofya'nın yüksek kubbesi ve hayranlık uyandıran mozaikleri karşısında şu emri verir;
"Bunlar benim mücevherlerimdir, dokunmayın" (4)
Bizim elimize geçeli henüz 600 yılı bile doldurmayan bu erguvan kenti bugün beton mezarlına dönüşmüştür. Doğal güzelliğini, tarihi eser zenginliğini ve jeo-politik önemini idrak edemeyen hoyrat eller tarafından yağmalanmaktadır...
Fatih Sultan Mehmet Han dayanamayıp mezarından doğrulsa herhalde önce gönül verdiği bu şehre ihanet edenleri hiç acımadan kılıçtan geçirirdi...
İşgalcilerin postalları altında inleyen İstanbul'u çok ince bir diplomasiyle geri alan eşsiz deha Atamız bu açık hava müzesi şehri talan edenleri ve bu talana seyirci kalanları herhalde cezasız bırakmazdı...
İstanbul'un simgesi erguvan ağaçları eski ihtişamını büyük ölçüde yitirmekle birlikte erguvan zamanı Boğaziçi tekne gezileri ve erguvan ağaçlarının toplu olarak bulunduğu yerleri ziyaret etme gibi bazı etkinlikler düzenlenmektedir.
Bursa'da geleneksel "Erguvan Bayramı" kutlanmaktadır. Eskisine nazaran biraz sönük kalsa da... (5) Çatalca'da ise müzik şölenleri ve güreş müsabakaları eşliğinde erguvan şenlikleri yapılmaktadır çok fazla ses getirmese de... (6)
Erguvan ağaçlarının daha iyi bir tanıtıma, korumaya ve yaygınlaştırılmaya ihtiyacı vardır. Bu sorumluluk en çok bu kente gönül verenler ile yönetimine talip olanlara düşmektedir zira erguvan ağaçları bu onuru fazlasıyla hak etmektedir...
Ahmed Hamdi Tanpınar'ın deyişiyle;
"Bizim iklimde gülden sonra bayramı yapılacak çiçek varsa o da erguvandır"
Dipnot:
(1) Erguvan renginin dini bir motifi de vardır. Bazı Hıristiyan inancına göre Hz İsa Peygamberi son akşam yemeğinde 30 gümüş sikke karşılığında Romalılara ihbar eden Yahuda, bu ihanetin ağırlığına dayanamayıp kendini erguvan ağacının dallarına asar. Erguvan ağacının önceden bembeyaz olan çiçekleri utançtan kıpkırmızı kesilir. Bir başka rivayete göre ise erguvan ağacının pembe çiçekleri kırmızıya dönüşür. Hatta ağacın düzgün ve uzun dalları da eğri büğrü bir hale gelir. Bazı yorumculara göre erguvan çiçekleri Hz.İsa Peygamberin gözyaşlarını temsil ettiğinden erguvan rengi utancın ve acının sembolü olarak görülür. Bu nedenle erguvan ağacına İngilizler "Judas Tree", Almanlar "Judasbaum", Fransızlar "Arbre de Judee" adını verir. Hıristiyan inancında "Yahuda'nın Ağacı" olarak görülen erguvanın aynı zamanda İsrail'de bir ormanı bulunduğu da söylenmektedir.
(2) Radi Dikici - Şu Bizim Bizans
(3) Erasmus - Deliliğe Övgü
(4) Sabahattin Eyüboğlu - Mavi ve Siyah (S.11)
(5) 15.yüzyılda Anadolu'nun çeşitli illerinden Bursa'ya gelen dervişlerin erguvan ağaçları etrafında toplanıp Emir Sultan Hazretleri ile sohbet ettikleri ve bunun zamanla gelenekselleşerek yaklaşık 600 yıldır "erguvan bayramı" olarak kutlandığı kayıtlara geçmiştir.
(6) İlkbaharın müjdecisi olarak görülen erguvan ağacı, Çatalca'da güreş müsabakaları ile birleştirilerek "Erguvan festivali" adı altında müzik şenlikleriyle kutlandığı belirtilmektedir.
Kaynakça;
1) Sappho - Mor Kaküllü Sappho'nun Şiir Adasına Yolculuk
2) Sappho- Şiirler
3) İskender Azatoğlu - Erguvan Kenti Troya'nın Acı Öyküsü
4) Eurıpıdees -Troyalı Kadınlar
5) Radi Dikici - Şu Bizim Bizans
6) Konsantiye Fatihi Fatih Sultan Mehmed - Diyanet İşleri Reisliği Yayınları
6)Mine G.Kırıkkanat - Bir Hıristiyan Masalı
7)Sabahattin Eyuboğlu - Mavi ve Kara
Yorum Yazın