Karadeniz'de Eylül Esintisi...
Merhaba sevgili okuyucu,
Bu kez 8 gece 9 gün süren doğu Karadeniz gezimizle karşınızdayız. Sevgili yol arkadaşım Tuğba Bayram yoğun iş temposu nedeniyle aramıza katılamayınca geziyi fotoğraflayıp sizlere aktarmak bana kaldı. Grubumuzda bulunan kişilerin bu geziye katılma amaçları farklı olabilir ama benim tek amacım büyük şehirde yaşamaktan kaynaklanan gürültü ve kirlilikten uzaklaşıp doğa ile bütünleşmekti. Doğa terapisi yapıp enerji sistemimi yenilemekti. Ağırlıklı olarak orta yaş grubundan oluşan 9 kişilik doğa gezimiz, Arhavili arkadaşımız Vahdet Cebeci'nin gönüllü rehberliğinde gerçekleşti. O, Karadeniz'in eşsiz güzellikteki doğasına ait rotayı çizerken, ben de gezdiğimiz yerlere ait temel bilgileri sizler için araştırıp derledim.
İlk gün; 21.9.2019;
Yağmur eşliğinde Trabzon hava alanına indik. Çayeli Hüsrev Lokantasında bizi bekleyen Arhavili arkadaşımız ve gönüllü rehberimiz Vahdet Cebeci ile buluşup öğle yemeğimizi yedik.
1958 yılından bugüne hizmet veren Hüsrev Lokantası etli kuru fasulyesi ile ünlü. Turşusu ve bol fındıklı sütlaçı da tatmaya değer. Yemekten sonra gene yağmur eşliğinde ilk durağımız olan Zil Kaleye doğru yol aldık.
Zil kale;
Rize'nin Çamlıhemşin ilçesi sınırında Fırtına vadisine hakim yüksekçe bir tepe üzerinde konumlanan Zil kale 8 burç ve bir gözetleme kulesinden oluşuyor. Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte 13.yüzyılda bölgede yaşayan Kommenosların sarp bir kaya üzerine inşa ettikleri söyleniyor. Zil Kale, Cenevizliler başta olmak üzere Rumlar ve Osmanlılar tarafından kullanılmış. Yakın zamanda yeniden restore edilmiş.
Eşsiz bir manzaraya sahip, hemen yanı başından yeşillikler içinde Fırtına deresi gürül gürül çağlayarak akıyor, Sis ise hemen hiç eksilmiyor. Arkeolojik sit alanı içinde yer alan Zil Kale aynı zamanda tarihi ipek yolu üzerinde bulunuyor.
Adı kale olarak geçse de daha çok gözetleme kulesi ve konukları ağırlama yeri olarak kullanılmış. Dış kale-orta kale ve iç kale olmak üzere üç ana bölümü var.
Yağmur altında Zil kaleyi gezdikten sonra 6 km uzaklıktaki Palovit şelalesine doğru yola çıktık.
Palovit Şelalesi;
Kaçkar dağları eteklerinde Milli Park içinde kalan Palovit Şelalesi, Rize'nin debisi en yüksek şalelerinden biri olup gür ormanlık bölgede yer alıyor. Taşkın suları Meşe deresiyle birleşerek Fırtına deresine karışıyor. Fırtına deresine yapılmak istenen hidroelektrik santrallerine karşı yöre halkı verdiği mücadeleyi kazanmış.
Ayrıca çeşitli dernek ve kuruluşlar Palovit'e oto yol yapılmaması için de hukuk mücadelesi vermeye hazırlanıyor. 15 metre yüksekliğindeki bu şelale mevkiinde araç yolu bulunmuyor, doğal yürüyüş parkurları, ahşap köprüler vasıtasıyla şelaleye ulaşılıyor. Palovit şelalesi görülmeye değer bir doğa harikası.
Şelaleye yaklaşma cesareti gösterdiğinizde buz gibi sular yüzünüze gözünüze sıçrıyor ve her yanınızı bir serinlik sarıyor. Tam bir şifa kaynağı...
Y
Yağmur ve şelale sularıyla sırılsıklam olduktan sonra akşam karanlığı bastırırken Ayder yaylasına vardık. Çoğumuz daha önce Ayder yaylasını gördüğünden grubumuzda görmeyenler için etrafını kısaca bir dolaşıp Arhavi'ye geçtik ve ilk günün tatlı yorgunluğunu Çakıl lokantasında noktaladık. Malum Uzun Gölün perişan edilişi nedeniyle oraya uğramak hiç birimizin içinden gelmedi.
Kendi adıma söyleyecek olursam bu güne dair yapmak isteyip de yapamadığım tek şey Fırtına vadisindeki zıpline keyfi oldu. 3,5 yıl önceki o müthiş deneyimimi hatırlayınca delice akan Fırtına deresine mahzun bakıp dedim ki;
Bekle beni Fırtına deresi bir gün tekrar geleceğim ve bir kuş gibi üzerinde şakıyarak süzüleceğim...
(Devam edecek...)
(21.9.2019/Trabzon-Rize-Arhavi)
2 adet yorum
Anlatım çok güzel, heyecanla devamını bekliyorum.kalemine sağlık.
Nazan’ım ne kadar güzel anlatmışsın , bize de yaşattın ayni duyguları, çok sağol
Yorum Yazın