Karadeniz'de Eylül Esintisi (5)
Beşinci gün 25.9.2019
Hava oldukça sıcak ve ilk durağımız Mençuna Şelalesi...
Mençuna Şelalesi
Türkiye'nin ekolojik özellikleri en iyi korunan alanlarından bir olan Kamilet vadisinde yer alan Mençuna şelalesi simsiyah kayalıklardan bembeyaz köpükler saçarak akıyor. Şelalenin iri kayalarla çevrili yamaçlarında bir de yüzülebilir göleti bulunuyor. Türkiye'nin en yüksek şelaleleri arasında yer alan Mençuna, Arhavi ilçesine 15 km uzaklıkta olan Arılı dağlarına bağlı Sazlık yaylasındaki küçük ırmakların birleşmesiyle oluşmuş. Yaklaşık 90 metre yükseklikten aşağıya alt ve üst kol olmak üzere iki kaide üzerinden çağlayarak akıyor. En coşkulu akışı bahar aylarında iken yaz aylarında biraz duruluyor. Mençuna şelalesine yakın konaklama yerleri arasında iki katlı sekiz bungalovdan oluşan Mençuna konakları doğayla uyum içinde görünüyor.
Zirveye varınca Nilgün ve ben şelale ile birlikte çağlayıp coştuk...
İstanbul'a döndüğümde bu kadar temiz bir doğayı bulamayacağımı bildiğimden mümkün olduğunca bu şifalı enerjileri içselleştirmeye çalıştım.
Şelaleye varmak için tırmandığımız patika yollara bayıldık. Doğal kaynak çeşmelerden akan buz gibi billur suları içip, yüzümüzü gözümüzü yıkadık, ferahladık...
Kaçkar Turizm Birliğinin finanse ederek Arhavi Kaymakamlığı ile koordine bir şekilde yaptığı çelik tel asma tahta köprü Mençuna Şelalesi mevkiinde bulunuyor ve uzunluğu 33 metre. Altından çağlayarak akan dere seyredenlere tam bir görsel şölen sunuyor.
3,5 yıl önce ilkbahar mevsiminde asma köprüde yan yana gelip nasıl fotoğraf çektirdiysek bu kez de benzer bir pozu sonbaharda verdik. Doğrusu burası iki mevsim de bir başka güzel...
Şelaleye çıkarken de inerken de orman yollarında etrafımızdaki canlı yaşamı pür dikkat inceledik. İşte bir Sünbüle hanım dağ yollarında sürüne sürüne gidiyor ve bir hayvan inine benzeyen derince bir oyuk. Hangi hayvana ait olduğunu bilmiyorum ama topladığım kır çiçeklerini sevgiyle kapısına bıraktım...
Bu da bir orman mantarı, diğer yanda ise 4 gün önce Karagöl'de gördüğümüz üzeri karla kaplı eğrelti otları burada yemyeşil ve sere serpe bir vaziyette...
Fındıklı
Mençuna Şelalesini gördükten sonra Rize iline bağlı Fındıklı ilçesine geçtik. Ağaçların yeni sararmaya başlayan yaprakları sonbaharın geldiğini müjdeliyor.
Yol boyunca çay filizi toplayan insanları hayranlıkla seyrettim. Onlarla birlikte çay toplamayı çok isterdim ama bu fırsatı bulamadım. Umarım bir gün aralarına karışıp beraberce çay toplamak da kısmet olur...
Rize-Fındıklı'nın taş evleri ve tahta serenderleri hepimizi hayran bıraktı.
O evlerden birini ziyaret ettik. Pansiyon olarak kullanılan evin içi otantik yapısı korunarak düzenlenmiş. Bir öğretmenin işlettiği bu pansiyonda bir de mütevazı kütüphane bulmak bizi mutlu etti. Pansiyonda kısa bir süre soluklandıktan sonra tekrar yolumuza devam ettik.
Yol Geçen (Löme) köyü- Oçambre deresi;
Laz kültürünün hakim olduğu Löme köyü Arhavi'ye bağlı ve içinden Oçambre deresi akıyor. Gördüğüm en sessiz ve huzurlu doğa köşelerinden biri burası. Tarihi oldukça eski olduğundan Löme köyü henüz otantik yapısını yitirmemiş ender yerlerden biri ve etrafı fındık bahçeleri ile çevrili. Oçambre deresi kıyıcığına vardığımızda suyun akışı, doğadan etrafa yayılan huzur bana çok iyi geldi. Uzun bir süre suyu seyredip sesini dinleyerek huşu içinde baka kaldım.
Yolda gelirken kan şekerim düştüğünden buradan dalga dalga yayılan huzur ve sükun kendimi toparlamama çok yardımcı oldu. Derenin kıyıcığındaki işletmenin güler yüzlü sahipleri de bizi iyi ağırladı. Hemen yorgunluk kahvesi istedik. Kahvenin kan şekerimi daha da düşüreceğini bilsem de ne gam! Yanında bir de cigara tellendirdim. Bunca cefaya biraz sefa iyi geldi doğrusu...
Oçambre deresi kayalıklarına tahta merdivenle iniliyor. Suya biraz daha yakın olmak istediğimizden aşağıya inip kayalıklara oturduk ve derenin senfonisini dinledik...
Deli deli akan Oçambre deresi iri kayalarla dolu. Doğal taşlardan oluşan bir de su kaydırağı var. Burada yüzmek tam bir cesaret sınavı ama duyduğuma göre buz gibi sularda yüzmeye gelen ve bundan büyük bir haz duyan delikanlılar varmış! O gözü pek gençlere selam olsun...
Löme köyünde otantik yapısını koruyan evler, serenderler ve su değirmenleri mevcut. Bu yörede siyah kokulu üzüm (İsabella) ve yaban mersini (kazğanaka), böğürtlen (dazı kanduğu) ve çay yetişiyor. Dileğim henüz bozulmamış doğa harikası bu yerin doğallığını ve güzelliğini uzun yıllar sürdürmesi. Akşam üzeri hava kararırken Löme köyünün meşhur Löme Alabalık Tesislerine vardık.
Derenin kıyısında yer alan işletme gerçekten görülmeye değer bir yer. Gezilerde önceliği yemek ve içmek olan biri değilim, tersine doğal ve tarihi güzellikleri gezip görmek her zaman önceliğimdir. Bu nedenle yemek yenilen mekanlara fazla odaklanmam ancak burası gezi boyunca hoşuma giden üç mekandan biri oldu. İlki Ardanuç kasabasındaki Ersin Dede Kebap, üçüncüsünü de gezinin 7. gününde size tanıtacağım, söz...
Löme Alabalık tesislerinin ortamı ve mezeleri gayet güzel. Genellikle Laz kültürünün hakim olduğu bölgelerde ne yana dönseniz karşınıza ya Laz böreği ya hamsili pilav çıkıyor. Karadeniz yemeklerini çok sevmeme rağmen itiraf ederim ki bu meşhur ikiliyi hiç sevemedim. Neyse ki burada çok farklı lezzetler tattık. Öyle ki düşen kan şekerim nedeniyle üzerime çöken inanılmaz halsizlikten bir anda sıyrılıp dirildim. Galiba en neşeli yemeğimiz de bu oldu! Galiba en çok da bu gece güldük! Hele damatlara özel hazırlanan ve aklımda yanlış kalmadıysa adı "damat karşılaması" olan ballı yoğurtlu mezeye en çok kadınların rağbet etmesi bizi tam bir gülme krizine soktu. Velhasıl gece iyi sonlandı. Bu güzel mekanın insana iyi gelen bir enerjisi var. Yolunuz buralara düştüğünde uğramadan geçip gitmeyin derim.
(Devam edecek)
25.9.2019- Mençuna Şelalesi- Rize Fındıklı Köyü - Löme Köyü-Oçambre deresi
1 adet yorum
Yine çok güzel bir yazı. bu yazıyı süsleyen resimleri çok beğendim.yemeğin adını hatırlamışsın..yüreğine sağlık
Yorum Yazın