Narin ah Narin!
Duyduğum günden beri uykularımı kaçıran, beni yemeden içmeden kesen, tüylerimi diken diken eden vahim vaka Narin.
Narin gözlerinin içi gülen, zeki bakışları ve özgüvenli duruşuyla sekiz yaşında güzel bir kız çocuğuydu…
En büyük talihsizliği feodal yapıya sahip bir aileye ve onu kuşatan feodal zihniyete sahip bir coğrafyaya doğmuş olması.
Narin vakası ülkemizde akıl ve vicdan sahibi olan yurttaşları derin bir üzüntüye boğarken aynı zamanda yoğun bir öfke ve tepkiye de neden oldu.
Elbette, Narin ilk vaka değildi, erkek egemen düzenden kurtulmadığımız sürece son vaka da olmayacaktır.
Kadın ve çocukların tecavüze uğrayıp öldürülmesinin temel kaynağı onları özel mülkü gibi gören, üzerinde her türlü tasarruf yetkisine sahip olduğunu sanan Ortaçağ artığı feodal kafalardır.
Narin güle oynağa okula gideceği gün, cinayete ortak olan ve timsah gözyaşları döken suskun köyülülerinin huzurunda toprağın altına girdi.
Henüz ilk öğretim dönemindeki masum bir kız çocuğunun tabutu üzerine hiç utanıp sıkılmadan feodal zihniyetin nişanesi olarak duvak örtüldü.
Diyarbakır’ın 20 haneli Tavşantepe köyünde 21 Ağustos günü kaybolan Narin’i günlerce aramaya rağmen devletin güvenlik güçleri nedense bulamadı!
Ortadan kaybolmasından 19 gün sonra bir çuval içine tıkıştırılan Narin’in cansız bedenine ulaşıldı. Narin’in bir cani ya da caniler tarafından boğularak öldürüldüğü tespit edildi. Ailesinin, köyünün ve köyü idare eden zihniyetin el birliği ile deliller karartıldığından katili hala tespit edilemedi. Edileceğe de benzemiyor. Çünkü bu çağdışı feodal zihniyet iktidara çöreklenmiş ve ülkenin üzerine kâbus gibi çökmüş durumda.
Dolayısıyla;
- Narin’i kim öldürdü
- Niçin öldürdü?
- Gerçek katilleri kimler?
Temel sorularımız yanıtsız kalıyor.
Narin’ini boğanlar, öldürülmesine iştirak edenler, delilleri karartanlar, vakayı çarpıtıp magazinleştirerek kamuoyunu yanıltanlar, suskun kalanlar mutlaka tespit edilip yargılanmalı.
Bir ülkede çocuklara, kadınlara, hayvanlara tecavüz ediliyor ve katlediliyorsa, görenler bilenler kör, sağır, dilsizi oynuyorsa. Üstüne üstlük kara para aklayıcıları hapiste bile tutulamayıp ortalıkta elini kolunu sallayarak dolaşıyorsa ve de tüm yaslara aykırı yapılan işlere yargıdan önce siyaset müdahil oluyorsa o toplum çürümüştür ve yeni bir toplum inşası kaçınılmazdır.
Adil, özgür ve huzurlu yaşayabilmek için hukukun üstünlüğü ilkesinin hayata geçirilmesi elzemdir. Daha adil ve daha ahlaklı bir toplum için “kuvvetler ayrılığı” ilkesi mutlaka uygulanmalı, tüm güç tek elde toplanmamalıdır.
Adalet bakanlığının verilerine göre cinsel istismar suçları sekiz yılda iki kat artmış. 2023 yılında savcılıklara gelen çocukların cinsel istismarı dosya sayısı 66.138’ dir. Dava sayısı ise 14.919’dır.
Bu ülkenin kurucusu yüce Atamız;
“Vatanı korumak çocukları korumakla başlar” derken,
Ülkeyi yalan ve talanla yönetenler ne yazık ki çocukları korumak şöyle dursun çocukları ateşe atan bakanlar ve milletvekilleri ağız birliği edip kanımızı donduran veciler yumurtlamışlardır;
“Bir kereden bir şey olmaz”
“Küçüğün rızası vardı…”
(Çizim; Oğuz Demir-Narin)
Hatta din bilgini diye hürmet gören şizofrenler kız çocuklarının 5-6 yaşında evlenmeleri caizdir fetvasını vermekten de geri durmamışlardır. Bu nedenle Narin cinayeti kolektif işlenen suçların itirafı, ülkeyi yönetenlerin de sınıfta kaldığının resmî belgesidir. Ülkemizde olaydaki sorumluluğunu üstlenip istifa eden ne bir bakan ne de millet vekili vardır.
Aile “dış güçler” zırvasıyla aklımızla alay ederken, hiçbir devlet yetkilisi ve köyle bağlantısı olan milletvekilleri kendilerine toz kondurmamışlardır. Hatta bazıları haddini aşan beyanlarda da bulunmuştur;
“Katil demokrasidir”
Bu coğrafyada çocukların sağlıklı büyümesi ve yüzlerinin gülmesi ne kadar zor... Çocukları ne aileleri ne de devlet koruyabiliyor. Gözümüzün önünde birer birer yitip gidiyorlar ve yarınlarımız kayboluyor…
Ama yine de Narin öldüğüyle kalmamalı. Yaşanan vaka zaten fazlasıyla trajik. Hiç olmazsa traji-komik bir biçimde sürüp gitmesine izin verilmemelidir.
Narin aile içerisinde görmemesi gereken bir şeye tanık olduğu için mi öldürüldü? Aile ile ilgili iddialar doğru mu? İhbar eden kişi tehdit mi edildi? Köylüler neden organize suç çetesi gibi hareket ediyor?
Faillere ve yataklık edenlere yasalarımızdaki geri dönüşü veya hafifletici maddesi kullanılmayacak şekilde en caydırıcı ceza uygulanmalı. Belki adalet tecelli ederse yanan yüreklerimize de bir nebze su serpilmiş olur.
Narin olayı beni derinden sarstığından gün be gün sosyal medyada paylaştığım görüşlerimi, itirazımı ve isyanımı Eylül Esintisi okurlarıyla da paylaşmak istedim. Kafamı toparlayıp yoğun duygu ve düşüncelerimi buraya aktarmakta çok zorlandığımdan biraz geciktim. İşte o iletilerden bazıları;
Evet;
Kenar-ı Dicle’de bizim bir kuzumuz aşırıldı ve boğazlanmış olarak bulundu.
Sayın Cumhurbaşkanı,
2014 yılında verdiğiniz söz gereği,
Hesap sormayacak mısınız?
Yorum Yazın