NAZIM HİKMET RAN
Evrensel şairimiz Nazım Hikmet Ran'ın da doğum tarihi tartışmalıdır. Doğum bilgisi olarak 20.11.1901 veya 15.1.1902 ya da 17.1.1902 tarihleri karşımıza çıkmaktadır. Son olarak Halet Çamlıbel arşivinde yer alan, şairin eniştesi Memduh Ezine'nin hatıratında doğum tarihi 4 Kanunisani 317, saat 16 verilmektedir. Yani Miladi takvime göre 17.1.1902 olarak teyit edilmektedir. Nazım Hikmet ise Otobiyografi adlı şiirinde sadece doğum yılına değinmiştir;
" 1902 de doğdum.
Doğduğum şehre dönmedim bir daha
Geriye dönmeyi sevmem"
Son teyit edilen doğum tarihine göre o sıkı bir Oğlak burcudur. Bu tarihe göre hazırlanan doğum haritasında Merkür ve Mars'ı Kova'da. Yay burcundaki Uranüs'ü ise doğum haritasının odak gezegeni (Locomotive with Lead Planet) yani Uranüs doğum haritasının lokomotif gücü durumunda. Amacım Nazım Hikmet'in ne doğum haritasını tam anlamıyla yorumlamak ne de onun bir Kova burcu olduğunu ispat etmeye çalışmak. Benim burada yapmaya çalıştığım şey sadece Uranüs'ün keşfiyle yeryüzüne yayılan bu yüksek titreşimli enerjiyi insan bilincini yükseltmekte kullanan kişileri tanıtmaktır. Nazım Hikmet, Uranüs'ün keşfinden tam 120 yıl sonra dünyaya gelmiş ve Uranüs/Kova burcu enerjisini fazlasıyla çevresine yayan devrinin ilerisinde bir aydındır.
Nazım Hikmet'in karakterini, yaşam öyküsünü ve şiirlerini dikkatle takip eden bir göz, Uranüs/Kova burcu enerjisini fark etmekte zorlanmaz. O her zaman her yerde "hürriyet" diye haykırmış, adaletsiz düzene isyan etmiş, dayatma ve zulme boyun eğmemiş, insanların ezilmesi karşısında suskun kalmamış keskin bir zeka timsalidir. Tüm insanların eşit ve kardeşçe yaşamasını savunmuş, bu uğurda hapislerde yatmış, büyük acılar çekmiş ve sağlığını yitirmiştir. Ona en ağır gelen "Vatan haini" damgası yemiş, çok sevdiği memleketinden sürgün edilmiş, karşılaştığı her türlü çile ve mahrumiyete göğüs germiştir. Sürü psikolojisine boyun eğmemenin bedelini ağır ödemiş ancak ne asi yaradılışından ne de özgür düşüncesinden asla ödün vermemiştir. Ona dikkatle baktığımızda bir dehanın hem yalnızlığına hem de toplumsallığına tanık oluruz. Nazım Hikmet sadece yerel bir değer değil, aynı zamanda evrensel bir değerdir.
Nazım Hikmet iliklerine kadar bir devrimcidir. Sözde değil özde bir devrimcidir. Bu devrimci duruş hem yaşamında hem de şiirlerinde ayan beyan ortadadır. Türk şiirinde en köklü devrimi yapmış bir şairdir o. Eski kalıpları, ölçüleri, beğeniyi yıkıp aşmıştır. Ölçülü koşuğun yerine özgür koşuğu koymuştur. Sadece şiirin biçimini değil içeriğini de etkileyerek değiştirmiştir. Bireysel ve toplumsal, yerel ve evrensel onun şiirlerinde iç içe yaşar bu nedenle onun şiirleri bereketli bir kaynak gibidir...
Özellikle Davet adlı şiirinin son iki dizesi Kova burcu hayat felsefesinin tam kalbine isabet eder;
"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür,
Ve bir orman gibi kardeşçesine..."
Tüm insanlığın ortak bilincine çok şey katan, insanlık sevgisiyle dolu eşsiz şairimizi sevgi ve özlemle anıp, Davet şiiriyle yazımızı noktalayalım;
Davet
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine
bu hasret bizim...
(Doğum tarihi ve yeri; 17.1.1902/Selanik- şu an için teyit edilen)
(Ölüm tarihi; 3.6.1963/ Moskova)
Faydalandığım Kaynaklar;
Afşar Timuçin - Nazım Hikmet'in Şiiri
Asım Bezirci - Nazım Hikmet (Güneş'in Sofrasında Söylenen Türküler)
Yorum Yazın