Teşekkürler Milli Takım
Uzun süredir karanlık bir dönemin,
Ağır faturasını ödeyen yurttaşların,
Yüzünü güldürüp, içini ferahlatan tek şey,
Sporda gitgide yükselen başarı çizgisiydi.
Milli Kadın Voleybol takımının üstün başarısından sonra
Milli Erkek Futbol Takımı da sergilediği oyun gücüyle,
Ülkemizi çeyrek finale taşıdı.
6 Temmuz akşamı tüm ülke,
Almanya’da oynanan Türkiye-Hollanda maçına kilitlendi.
Koyu bir BJK taraftarı olmama rağmen,
Nadiren maç izleyen biriyim,
Ama milli takımımızın maçını oturup izledim.
İzlerken de yürek çarpıntısına tutuldum.
Hele maçın o son dakikaları, son saniyeleri
İnanılmaz bir heyecan fırtınasıydı…
Konun uzmanı değilim, sade bir yurttaş olarak görüşüm;
Bizim çocuklar elinden geleni yaptı.
Canla başla mücadele etti.
Teknik direktörlerinin olmayışı ve futbol camiasının başındakilere rağmen,
Üstün bir oyun gücü sergilediler.
Doğrusu maçın bir anda "nereden nereye" gelmesine çok şaşırdım.
Bir aydır yedek kulübesinde adeta rehin tutulan,
Müthiş oyuncu Semih’in son dakikada oyuna dahil olması
Aynı şekilde Kerem ve Cenk’in de son anda oyuna alınması
Hepimizin sabrını taşırdı, isyan ettirdi.
Biliyoruz dünyayı kötü zihinler ve kirli eller yönetiyor.
Maalesef spor da bu çirkin oyunların dışında kalamıyor.
Sinirden deliren insanlar Vincenzo Montella’ya yüklense de
Ben bu olayın onu da aştığını düşünüyorum.
Öyle görünüyor ki bizim yarı finale yükselmemiz,
Göz göre göre engellendi…
Büyük Türk milliyetçisi Ebufelz Elçbey’in dediği gibi;
“Sen Türk olduğunu unutsan da,
Düşmanın asla unutmaz”
Dolayısıyla hiç hak etmediğimiz halde yenildik.
Şu bir gerçek ki kapitalist sistemde futbol,
Bir sermaye kapısı olarak görüldüğünden
Sportif hüviyetini kaybedip çoktan endüstrileşti.
Hollanda takımına şöyle bir baktım,
Hollanda takımı demeye bin şahit lazım,
Adeta Güney Afrika Cumhuriyeti,
Futbolcular silme zenci…
Bizim takım ise bizim çocuklardan kurulu…
Bunca eksikliğe, bunca çabaya,
Bunca umuda ve bunca heyecana karşılık,
Alabileceğimiz bir maçın karşı tarafa hediye edilmesi
Futbolcularımızı göz yaşlarına,
Bizi de üzüntüye boğdu.
Elbette özeleştiri yapmamız gereken,
Önemli bir noktada var;
Milli Takım demek;
Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan tüm yurttaşları,
Ayrım yapmadan kapsayan ve birleştiren bir yapı demek.
Şu an için bunun temel simgesi de Ay-Yıldızlı bayrağımızdır.
Her ne kadar “Bozkurt” Türk Mitolojisinin baş sembolü,
Ve de Ergenekon Destanımızın önemli bir figürü olsa da,
Bu sembolü ima eden “Bozkurt” işareti,
85 Milyonu temsil etmemektedir.
Kaldı ki ülkemizde şaibeli işleriyle bilinen,
Bir parti ile de özdeşleşen bir işarettir.
Bu nedenle Merih Demiral’ın maçtaki o hareketi,
Yersiz ve gereksizdi.
Bir Türk bayrağını öne çıkarsaydı.
Seksenbeş milyonu çok daha kucaklayıcı bir hareket olurdu.
Hem bu kadar tepkiye yol açmaz,
Hem de milli takımımızda moral bozukluğu yaratmazdı.
Yine de biz üzülsek de,
Ne olur siz üzülmeyin çocuklar
Etrafınızı kuşatan tüm olumsuzluklara rağmen,
Bize büyük bir gurur yaşattınız,
Hepinize gönülden teşekkür ederiz.
Başınızı dik tutun, sakın eğmeyin.
Her şey bir yana siz Batıyı,
Asırlardır bastırdıkları,
“Türk korkusu” ile yüz yüze getirdiniz.
Ülkemiz insanına unutturmaya çalıştıkları
Türklük bilincini yeniden diriltiniz.
Turnuvadan elenseniz bile
Gönüllerimizin şampiyonusunuz.
Sporda yaktığınız bu meşale,
İnanıyorum ki tüm yurdu aydınlatacak,
Akıl ve bilimin rehberliğinde
Çağdaş medeniyet seviyesine eriştirecek
Dünya şunu iyi bilsin ki
Biz Türk milletiyiz,
Kıvançta ve tasada
Hep birlikteyiz.
“Ne
Mutlu
Türküm
Diyene”
Atamıza saygı ve minnetle,
Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne sadakatle…
Yorum Yazın