Eylül Esintisi - Ülker Fırtınası

Ülker Fırtınası

Safiye Erol’un “Ülker Fırtınası” adlı eseri Kubbealtı Neşriyatı tarafından 1944 yılında basılır.

Romanın kadın kahramanı Nuran Viyana’da batı müziği eğitimi aldıktan sonra yurda dönen idealist bir genç kızdır.

Romanın erkek kahramanı Sermet ise alaturka müzik icra eden bir udi, evli ve çocuk sahibi, hercai gönüllü bir adamdır.

Romanın konusu 1930’lu yılların İstanbul’un da geçer. Cumhuriyetin kurulduğu yıllardaki atmosferi, 10.yıl kutlamalarını, sosyal ve kültürel hayatı yansıtır.

Dil devrimin yapıldığı, soyadı kanunun çıktığı, hatta radyolarda artık alaturka müziğin çalınmayacağının ilan edildiği zamanlar vurgulanır.

Safiye Erol, alafranga- alaturka müzik ikilemini Nuran ve Sermet’in fırtınalı aşkı üzerinden ön plana çıkarsa da cumhuriyetin 10.yılını romanın arka planına yerleştirir.

Numan Bey çocukları Selçuk ve Turan ile yeğeni Nuran'a müşterek bir sıfatla hitap eder;  

 “Genç Türkiye" 

Safiye Erol romanını doğu ve batı motifleri üzerinden kurgular. Doğunun irfan ve aşk motifini alıp batının bilim ve medeniyet motifi ile karşılaştırır, sonra Türk insanın milli şuuru ile sentezlemeye çalışır.

Bu bağlamda Nuran batı medeniyetinin temsilcisi, sevgilisi udi Sermet ise doğu medeniyetinin temsilcisi olarak görülür. Aslında Nuran’ın görünenin ötesinde doğu değerlerine kalben bağlılığı, Sermet’in ise görünenin ötesinde batı değerlerini sergileyen tavırları göze çarpar.

Yazar iki zıt karakteri aşk makamında birleştiren kaderi ve Nuran’ın hissettiği yoğun acıdan kurtulmayı tasavvufi arınma yoluyla okuyucuya aktarmaya çalışır.

Safiye Erol’un Ülker Fırtınası romanını incelemek ve değerlendirmek kuşkusuz edebi uzmanların yapması gereken bir iş olduğundan beni aşar.

Dolayısıyla bu eserin erken Cumhuriyet dönemi edebi eserlerine örnek teşkil edip etmeyeceğini beyan etmem de doğru olmaz.

Romanı ilgiyle okuyan biri olarak sadece bende bıraktığı tesirden söz edebilir ve romanın ilginç bazı bölümlerini sevgili okurlarımla paylaşabilirim.

Nitekim incelendiğinde görüleceği üzere Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur” adlı romanı, Safiye Erol’un “Ülker Fırtınası” adlı romanından sonra basıldığı halde sosyolojik olarak Huzur örnek verilirken, Ülker Fırtınasının adı geçmez.

İki romanın kadın kahramanın adı Nuran’dır ve konusu erken cumhuriyet dönemidir. Bazı çevrelerce iki roman birbiriyle kıyaslansa da Ahmet Hamdi Tanpınar geniş çevrelerce tanınırken Safiye Erol yeterince iyi tanınmaz.

Safiye Erol’un etkileyici ve sürükleyici bir yazı dili var. Dönemin siyasi ve kültürel ortamı içinde ele alındığında kadın kahramanın cesur yaşam tarzı, kadın özgürlüğü çerçevesinde dikkatle incelenmesi gereken çarpıcı bir noktadır.

Nuran başlangıçta sevgilisinin evli olduğunu bilmez ancak öğrendikten sonra da ondan kopamaz. Uzun süre udi Sermet ile fırtınalı bir aşk yaşar. Romanın sonuna kadar bu aşkın bitip bitmediği konusu kafa karıştırır.

Sermet’in ruhsal istikrarsızlıklarının hiç sonu gelmez. Ne karısından ne de sevgilisinden vazgeçmeye yanaşmaz. Nuran böyle dengesiz bir ilişki içinde kalmayı istemese de bu aşk girdabından çıkmayı başaramaz.

“Beni benlikten çıkaran, bana kendimi iade et, görecek işlerim var. Beni dağıttın çok. Artık beni topla”

Nuran’ın babası Ali Fethi Bey bir Bektaşi şeyhidir. Kızıyla ilişkisi son derece sakin ve anlayışlı olduğundan çevresindekiler onu kızıyla ilgilenmeyen bir baba olarak görür ancak tersine baba kızının yaşadığı her şeyden haberdardır.

Aşk acısı çeken kızına şöyle der;

“Doğruyu buluncaya kadar çok yanlışlar yapacaksın. Hakikati buluncaya kadar çok yalanlarla çarpışacaksın”

Eniştesi Numan Bey ise kendi kendini imha eden bir aşk serüveni yaşadığından Nurhan’ın aşkı ile kendi aşkını kıyaslar;

“Onunki Ülker Fırtınası, benimki tayfun”

Kuzenler ise Nuran’ın bu iptidai tutkusu üzerine kafa yorarlar. Selçuk;

“Nuran’ı mahkûm eden yalnız Sermet’in cinsi cazibesi değildir. Bu iş buz gibi bir atavizm!”

“… Nuran küçük yaştan beri su katılmadık bir garp terbiyesi gördü. Halbuki kanında anadan babadan kalma bir şarklılık vardır. Burada Sermet’le tanışınca ne kadar irsi sempatiler varsa hepsi uyandı. Sermet, Nuran için şarkı, eski alaturkalığını temsil ediyordu. Kuzenimizin kanında yaşayan ve bugüne kadar fırsat bulamayan gizli temayüller birdenbire baskın etti.”

Roman kurgusu boyunca Nuran hep aşk ıstırabıyla kıvranan bir kadın modeli çizer. Sermet’in kendinden geçercesine ud çalması, hüzünlü tınıları Nuran’ı derinden etkiler.

Sermet’i tanıyıncaya kadar kardeşçe geçinen beyni ile yüreği birbirine düşer. Kendi kendine itiraf eder;

“Çünkü insanın en güç başardığı işlerden birisi akıl ve mantıkla gönle meram anlatmaktır”

Romanın son örüntüsüne ilerledikçe Nuran ile Sermet aşkının ekseninde bir kayma göze çarpar. Nuran da Sermet de kendi minvalinde dönüşmeye başlar…

Nuran, Bektaşi şeyhi babasının da yardımıyla aydınlanır, gönül huzuruna erer. Batıdan aldığı eğitimin katkısıyla Türk müziğini yeniden yapılandırmaya çalışır ve Türk operasının kurulmasında rol oynar. Böylece edindiği birikimi ülke hizmetinde kullanır.

Milli vazifelerle alakadar olmaya başladıkça beşerî aşkı da ilahi aşka doğru evrilmeye başlar. Nuran aşkın bu merhalelerini bir çırpıda sıçrayarak yapmaz. Tersine tökezleyerek ve mütemadiyen bir ileri iki geri giderek yaşar.

“Hakiki sevgide insan namütenahiyi arar ve bulamaz. Onun için daima açtır, daima hasret çeker…”

Ön planda iki aşığın duygusal çalkantıları yer tutsa da arka planda sürekli bir doğu-batı vurgusu, iki kültürü harmanlama çabası ile iki arada kalmış insanların bocalamaları, kuşak farkları ve kültür çatışmaları yer alır.

Dolayısıyla Ülker Fırtınasında hem fırtınalı bir aşk hem de o fırtınalı aşkın gölgesinde sosyal yaşamın fırtınaları konu edilir.

“Biz ikimiz fezada dönen, fakat ayrı ayrı cazibe kanunlarına tabi olan iki küre gibiyiz.”

Ülker Fırtınası romanı kadın kahraman Nuran’ın;

“Ben Yahuda’yı gördüm”

Cümlesiyle başlar,

“Sermet artık Yahuda değilsin.”

Cümlesiyle sona erer.

Yazar Safiye Erol hakkında; 2.1.1902 yılında Edirne Uzunköprü’de doğdu. 1917 yılında Almanya’ya tahsile gitti. Lise ve Üniversiteyi bitirip doktora tezini verdikten sonra yurda döndü. Milli Mecmua, Her Ay, Türk Yurdu gibi dergilerde yazıları çıktı.1951 yılında hocası Kenan Rıfai hakkında 3 bölümlük felsefi bir inceleme hazırladı. Ayrıca muhtelif gazete ve dergilerde çok sayıda makaleleri çıktı. 1 Ekim 1964 yılında İstanbul’da vefat etti.

Safiye Erol’un etrafına ışık yayan bir güzelliği olduğu söylenir. Özgür ruhlu, cesur, Avrupai bir giyim kuşamı ve hali tavrı olduğu eklenir. Okul arkadaşı Hintli bir gence aşık olunca evlenmeye karar verirler. Ancak daha yolun başında hangi ülkede yaşayacakları konusunda anlaşamayınca ayrılırlar. Safiye Erol vatanını yüreğine tercih eder. Yurda dönünce yazmaya başlar ve derin duygularını kitaplarına aktarır.

Safiye Erol 1940’lı yıllarda tanıştığı Samiha Ayverdi ile güçlü bir dostluk kurunca yolu Rifai şeyhi Ken’an Rifai’nin dergahına kadar uzanır. Ken’an Rıfai’nin özel sohbetlerine katılınca onun çekirdek halkasına dahil olur. Devrin önemli mütefekkir ve mutasavvıfı olan Kenan Rıfai’de aradığı manevi ve kültürel iklimi bulur. Kenan Rıfai’yi “mistik adam”, “hâkim adam” ve "mürşid-i agah” sıfatları ile tanıtır. Bu etki eserlerine de yansır, doğu ve batı medeniyetlerini harmanlamaya çalışır. Ve “Daima tek ve tenha kadın…” olarak anılır.

Safiye Erol Kitapları;

1) Ülker Fırtınası

2) Kadıköyü’nün Romanı

3) Leylak Mevsimi

4) Ciğerdelen

5) Çölde Biten Rahmet Ağacı

6) Dineyri Papazı

7) Kenan Rıfai ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık (Nezihe Araz ve Sofi Huri ile birlikte kaleme almıştır)

Kaynakça:

1) Safiye Erol- Ülker Fırtınası

2) yesevi.edu.tr- Safiye Erol

3)perspektif.online- Havva Yılmaz- Bir Safiye Erol Vardı, Bir Safiye Erol Yine Var

4) Yılmaz Özdil – Ey aşk sen nelere kadirsin gazete yazısı

 

 

 

ÖNCEKİ YAZI Yedi Kız Kardeşler (Pleiades) Yıldız Kümesi SONRAKİ YAZI Eylül Esintisi 7 Yaşında
Öğretmenler Günü Kutlu Olsun
Öğretmenler Günü Kutlu Olsun
24.11.2024 18:54:25
Ölümsüz Atatürk
Ölümsüz Atatürk
09.11.2024 20:23:49
Kore Dizilerinden Örnekler
Kore Dizilerinden Örnekler
27.10.2024 10:52:40
Yorum Yazın