YAKIN GELECEKTE SOFRALARIMIZ...
Özen ve sevgi ile hazırlanan sofralar yüksek bir yaşam enerjisi ile titreşir. Emekle kazanılan nimet sevgiyle sofraya konduğunda kişinin hem karnı doyar hem de ruhu. Dua ve şükürle paylaşılan sofralar bereketi artırdığı gibi aileyi bir arada tutar ve şifa verir. Keyif ve muhabetle paylaşılan sofralar dostluk ve arkadaşlık bağlarını güçlendirir, vefa ve dayanışma duygusunu artırır. Bu nedenle sofra sıradan bir alışkanlık değil, çok eski çağlardan beri sürüp gelen köklü bir ritüeldir.
Ne var ki bu güzel ritüel günümüzde artık yok olmak üzeredir. Çağımızı esir alan aşırı hız ve kirlilik insanı tık nefes bıraktığından sofra alışkanlığı da madden ve manen bir külfet olarak görülmektedir. Bir avuç bilinçli insanın dışında, büyük bir çoğunluk sofra ritüelini tek başına, ayak üstü, ekmek arasına tıkıştırıp geçiştirmektedir. Oysa sofra bir gönül işidir. Bir sofrayı zenginleştiren şey kırk çeşit besin ile bezenmesi değil, sofra başında toplanan insanların sıcaklığı, samimiyeti ve yapılan sohbetin kalitesidir. Günümüz koşullarında üç öğün bir araya toplanmak mümkün olmasa da en az bir öğün aile ile, ara sıra da dost ve arkadaşlarla bir araya gelip bu güzel sofra ritüeli yaşatılmalıdır. Ancak sanal olanla kendini uyuşturanların sahici olana istek ve heves duyması zordur. Ne hazindir ki en çok da yalnızlık ve sevgisizlikten sızlanan onlardır...
Öyle görünüyor ki yakın bir gelecekte istesek de bu güzel sofraları kuramayacağız. Çünkü ne soframıza koyacak sahici bir besin ne de soframıza eşlik edecek sahici bir insan bulabileceğiz. Sağlıksız bir yaşama doğru baş döndürücü bir hızla evrileceğiz. Hava, su, toprak kirlendi. Besinlerin gıda değeri kayboldu. Belki yarın tabak, çatal ve bıçağımız olacak ama onları kullanmaya ihtiyaç bile duymayacağız! Dün tazecik yediğimiz besinler bugün nasıl paketlere hapsolduysa, yarın da sentetik kapsüllere girecektir! Sentetik bir hayatın dayatılması sonucu insanın ruhsal ve bedensel yapısı da büyük bir dönüşüme uğrayacaktır. Artık kafadan bacaklı mı oluruz yoksa bir zombi mi kesiliriz? Bunu da sizin hayal gücünüze bırakıyorum...
Dünyayı yönetenlerin hedefi bellidir; kakalaklar gibi çoğalan nüfusu kırmak, doğurganlığı yok ederek yerine yapay rahim fabrikaları kurmaktır. Kendini Tanrı gibi gören yeni dünyanın efendilerine göre zaten insanın miadı dolmuştur. Sentetik dünya düzenine uygun sentetik köle imal etmek zaruridir. Bunun için de doğal yaşamın izleri silinmeli, mükellef sofraların kırıntıları temizlenmeldir. Yaşamsever insanın ataları "Ne yersen O'sun..." dememiş mi! O halde insanı imha etmeye önce yediklerinden başlamalı ve her şey milimalize edilerek standart hale getirmelidir...
Sabah kahvaltısı; çay ya da kahve niyetine bir adet ampul! Kır, iç bir güzel, yanına da kahvaltılık niyetine iki farklı renkteki şu hapları yut, afiyet olsun, hadi sallanma, hemen yola koyul işin seni bekliyor! Bu neyin cezası mı! Yüreğini koruyamamanın! Yürekte gizlenen sırra vakıf olanın herşeye vakıf olacağını unutmanın cezası...
Öğle yemeği; et ve sebze niyetine iki farklı renkte tombul kapsül ve su yerine bir adet ne idüğü belirsiz sıvı ile dolu ampul. Ya pilav, makarna? İçinde KARBON geçen her şey yasak! Evrenin ve DNA'nın bağlayıcı temel elementi karbonun bazı hafızalarda direnişi hala sürse de çok yakında bitecektir. Peki, tatlı da mı yok? Olmaz mı! Al şu cicili bicili bonbonu, aromasına göre istediğin sentetik tatlı türünü seç ve yut! Şimdi kaytarmadan doğru işinin başına...
Akşam yemeği; sebze ve meyve takviyeli iki renkli cılız hap. Bununla nasıl mı doyulur! İtiraz yok, zaten akşam yemeği dediğin de hafif olur! Neee iki duble de rakı mı!! İkiyi kim kaybetti de sen bulacaksın, bir bile olmaz! Al şu yarım duble karşılığı minicik ampulü kır, dik kafana, nefsin körelsin. Sonra da tıpış tıpış yatağa, yarın erken kalkacaksın, sentetik köle olduğunu unutma! Milimlik çiplerle beyninin her kıvrımını, hücrelerinin her zerresini yönetirken ne renkli rüya görebilecek ne de renkli hayal kurabileceksin. Siyah-beyaza bile hasret kalacaksın! Tek rengin gri, isli puslu gri... Güneşi bile doğrudan göremeyecek, gri, ağır bir kasvet perdesinin ardından sızan ölgün ışık ve ısı ile yetineceksin... Anla artık! Biyofilik (1) düzen sona erdi. Nekrofilik (2) düzende yarı ölü vaziyette yaşayacaksın, buna yaşamak denirse tabi...
Bu yazdıklarım bugün size bir bilim-kurgu, bir felaket senaryosu ya da kötü bir ütopya gibi gelebilir. Uyur gezer bir şekilde yaşamayı sürdürdüğümüz taktirde hiç şüpheniz olmasın yarının gerçeği olup çıkacacaktır.
(1) Biyofilik; yaşam sever
(2) Nekrofilik, ölüm sever
Yorum Yazın