ZAMAN ASLAN İKEN... (3)
Eski Yunan'da ışığın ve gündüzün tanrısı Helios, Güneş’i simgeler. Helios çok yakışıklı ve kuvvetlidir. Altın saçları olan ve etrafına ışık saçan çok güzel bir ilahtır. Efsaneye göre Helios şafakta arabası ile gökyüzünde yolculuğa çıkar ve gün batana kadar dolanırmış. Kendisi gibi arabasını çeken atları da ateştenmiş. Helios gökyüzünde parladığında yeryüzünde ne varsa açığa çıkar ve gözünden hiçbir şey kaçmazmış, ancak yeryüzündeki hiçbir canlı ona bakamazmış. O dünyanın gözü olarak kabul edilir, her şeyi gördüğüne ve körlerin de gözünü açtığına inanılırmış.
Aslan burcu enerjisi güçlü olan insanların çoğunlukla aydınlık bir çehresi, parlak gözleri ve Aslan yelesi gibi saçları vardır. Çok ağır bir etki almadıkça Aslan'nın yüreği de metali som altın gibidir. Altın kendi içinde bütün metalik ışığı veya renkleri birleştiren kusursuz bir metaldir. Altın simyanın göz bebeği, ekonominin de baş tacıdır. Çoğu insan altını tasarruf amacıyla biriktirse de altının kıymeti sadece piyasa değerinden kaynaklanmaz. Aslında altın bundan çok daha fazlasıdır ve gerçek değeri çok az insan tarafından bilinir. Altın asırlar boyunca besin, ilaç ve güzellik iksiri olarak kullanılmıştır. Çünkü altın ölümsüzlük demektir. Eski insanlar bu sırra vakıf olduğundan bir tanrı gibi ölümsüz olabilmek için sıvı altın içermiş. Aslan burcunun yeryüzünde yarı tanrı- tanrıça gibi dolaşması, altın başta olmak üzere tanrıların ona cömertçe bahşettiği armağanlardan kaynaklanır. Aslan burcunun sabit niteliği, ateş elementi ile birleştiğinde bunun deşifresi; Sönmeyen Ateştir! Yalnız ateş elementinin paradoksal bir doğası vardır; hem tanrısal hem de şeytanidir...
Aslan bir yere girdiğinde bütün bakışlar üzerine çevrilir, ortama yaydığı enerji titreşimleri o kadar güçlüdür ki bir anda merkezi konuma geçer ve ilgi odağı olur. Bu onun parlak doğasından kaynaklanan spontane bir durumdur ve cazibesine karşı koymak hiç de kolay değildir. Ne var ki kasım kasım kasılan, abartı ve aşırılıklarla göze batan janjanlı Aslan cinsleri de az sayıda değildir. Bunlar Aslan enerjisini taşımakta zorlanan çiğ ve histerik tiplerdir ve tek bildikleri şey başkalarına rahatsızlık veren bariz bir teşhirciliktir. Dikkat çekme ve kendini sergileme ihtiyacının tepe noktası olan teşhir; egosu açlıktan kıvranan Aslan'ın en histerik tavrıdır zaten histeri de Aslan enerjisinin talihsiz bir sapmasıdır.
Aslan kendini ifade etmenin burcudur. Bu nedenle Aslan enerjisinin yayıldığı meslek alanlarının en başında tiyatro, sinema, diğer gösteri ve eğlence sanatları gelir. Aslan son derece yaratıcıdır, oyunculuk ve drama yeteneği müthiştir. Mimik ve jestleri zengindir. O, spotlar altında kalmayı ve sahnede olmayı çok sever, alkışa tapar, seyirciye bayılır, övgüye mest olur, bu nedenle de sıkça dalkavuklara tav olur. Burada düstur bellidir; Aslan hep başrol oyuncusudur, asla figüran olmaz! O hep Jön Prömiye (Fr.Jeune premier) ya da Primadonna (İty.Prima Donna) dır. Aslan kendini en tepeye layık gördüğünden üst perdeden ve emir kipiyle konuşur, öyle herkesi muhatap almaz. Havastan yanadır, avam içine karışmaz. Lüks, ihtişam, etiket ve unvanı çok önemser. Kendini bir kral-kraliçe olarak hissettiğinden içgüdüsel olarak yoluna kırmızı halılar serilsin, herkes önünde eğilsin diye bekler. Oysa tüm bu afra, tafra ve fiyakalı çalımlara rağmen diğerleri gibi o da çoğunlukla bir başkasının yazdığı ve dikte ettiği hayat oyununda sadece bir figürandır. Aslan kendi hayatının yazarı ve başrol oyuncusu olabilmesi için çok ama çok büyük uğraşlar vermesi gerekir...
"Kral ve Soytarısı" tipik bir Aslan oyunudur. Aslan ve Aslan enerjisi kuvvetli olan insanlar bu oyundaki traji-komik duruma düşmek istemiyorsa eğer, biri çıkıp da ona "Kral Çıplak" demeden o kendi çıplaklığının farkına varmalıdır...
Yorum Yazın