ZAMAN BALIK İKEN... (4)
Balık burcunun yönetimindeki onikinci evin geleneksel ismi "Sıkıntı ve Sorun evi" dir. Bu evin olumsuz yansımaları çile, hastalık, çaresizlik, acizlik, mahrumiyet, mahkûmiyet, uzun süreli kapatılmalar (hapishane, hastane, tımarhane vb) ve kötü talihtir. Olumlu yansımaları ise tefekkür, iç görü, ruhsal yolculuk, sağaltım, aşkınlık, vuslat, son ve bitişlerdir. Kolektif bilinç dışını temsil eden bu alanda cüz-i irade değil külli irade söz sahibidir. Bir bakıma burası kişinin iktidarsızlığını gösterir. Onikinci eve düşen ışık ve gezegenler doğrudan göze çarpmaz ama hayatın her alanına derinden tesir eder. Buradaki sorunlar zekâ ve mantıkla çözülemez ancak inanç ve teslimiyetle aşılabilir. Esasında çemberin son halkası olan on ikinci evde her şey zıddıyla birlikte mevcuttur. Kişinin yapması gereken şey zıt parçaya ulaşana dek adım adım ilerlemektir. O zaman derdin karşısında devayı, hastalığın karşısında şifayı bulabilir. Lakin kaosa sürükleyen, alt üst eden, dağıtan, çözen, zayıf düşüren, iradeyi kıran bu sisli alanda yol almak maharet ister. Açıkçası burada fırtına, sis, sel ve sarsıntıları yöneten okyanus tanrısı Neptün'ün insafına kalırız. Pusulayı şaşırmadan, gemiyi kayalıklara bindirmeden, azgın sulara kapılıp boğulmadan güvenli bir limana varabilmek için bilge bir kaptanın kılavuzluğuna ihtiyaç vardır. On ikinci ev söz konusu olduğunda bir bilene baş vurmak elzemdir;
"Yola yalnız gitme...
Pir gerektir pir.
Körcesine bu denize dalma!" (1)
Balık burcu yaradılışın iyilik ve kötülük boyutunu bir arada algılama donanımına sahip olmasına rağmen çoğunlukla iyilik boyutuyla özdeşim kurup, kötülük boyutunu red veya inkar yoluna sapar. Fazlasıyla yufka yürekli olduğundan kötülük onu çok korkutur. Kötülükle nasıl başa çıkacağını pek bilemediğinden bulanık sulara çekilir. Kötülükten uzak durmayı tercih etse de refleks olarak burnunun ucuna kadar gelen kötülüğü, deve kuşu gibi kafasını kuma gömüp yok sayar. Bazen de paçasını kurtarmak adına kötülüğü allayıp pullayıp iyilik kılıfına büründürür. Bunlar son derece tehlikeli hamlelerdir çünkü kötülük kesinlikle yüzleşmeden ve mücadele etmeden dönüşebilecek cinsten bir şey değildir. Tam tersine görmemezlikten gelinen kötülük beslenir ve çığ gibi büyüyerek her yanı kuşatır, herkesi çürütür. Balık şu fani dünyada içgüdüsel olarak kendini kanatsız bir melek olarak hisseder. Dolayısıyla yeryüzünü cennete çevirmek için çırpınıp durur. Bu boşuna bir uğraştır çünkü her şeyin zıddıyla birlikte var olduğu dünyamızda, polarite yasası gereği cennet de ancak cehennemle var olabilir. Astrolojik çerçevede değerlendirecek olursak Pluto/Akrep/sekizinci ev süreci cehennemi, Neptün/Balık/on ikinci ev süreci de cenneti temsil eder. Cehennem sürecinden geçmeyen birinin varacağı yer olsa olsa yalancı cennettir. Çünkü "cehennemi bilmeyeni, cennet de kabul etmez" (2) Yeryüzünde günah yer çekimi kadar gerçektir. Hiç kimse günah işlemeden yaşayamaz. Bilerek ya da bilmeyerek, az ya da çok her insan kötülük yapar. Stanislav Grof, kendi psikolojisi üzerinde çalışma cesareti gösterip, derinlemesine inceleme yapanların Hitler ya da Stalin düzeyindeki insanlara eş yıkıcı bir potansiyelin farkına vardıklarını belirtirek bir gerçeğin altını çizer;
[Yaradılışın karanlık yüzüyle yüzleştiğimizde kötülük tezahürünün giderek azaldığını görürüz. Kötülüğü evrensel plandan kaldırmak mümkün değildir. Arketip panteonunun yarısı kolayca "işten çıkarılamaz"]
Evet, bir imtihan sahası olan dünyamızdan kötülüğün kökü kazınacak olursa yaratılış muazzam derinliğini ve zenginliğini kaybedip, sıradan ve renksiz bir hal alabilir. Zaten ne kadar uğraş verilirse verilsin ne kötülük, ne dert, ne tasa, ne de hastalık tamamen ortadan kalkmaz, biri bitse diğeri başlar...
Balık burcunun hem kendini hem de diğerlerini hipnotize etme ve illüzyona sokma yeteneği muazzamdır. Bazen bir hayal bazen bir vehme kendini kaptırıp yığınları peşi sıra sürüklese de hayat acımasızdır ve kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Er geç sıra gerçeklerle yüzleşme ve sorunu çözme aşamasına gelir. Çoğunlukla Balık iki davranıştan birini sergiler; kıvırır ya da kaçar! Nasıl mı? Büyümemiş ve gelişmemiş bir çocuk gibi bir vasi ya da vekile ihtiyaç duyarak ya da işi top yekun tanrıya havale ederek... Oysa herkes kadar o da her eyleminden sorumludur. Ne var ki Balık kendini tanrının sevgili bir kulu olarak gördüğünden ayrıcalıklı olduğuna ve herkesin başına gelenlerin onun başına gelmeyeceğine inanır. Ne zaman ki hayal havuzunun suyu çekilir işte o zaman Balık kokmaya ve pul pul dağılmaya başlar...
Balık enerjisi ana eksenden saptığında had safhada dalgınlıklar, unutmalar, ihmaller, kaçmalar, tutarsız, kesik, kopuk ilişkiler ve bölük pörçük hayat kareleri devreye girer. En uç noktada ise kendiliğinden olan trans halleri, uzun süreli kaçış ve kayboluş (füg) halleri, kendiliğinden olan yaş gerilemeleri (regresyon) ve nihayetinde kişilik bölünmesi sonucu kaçınılmaz olarak açığa çıkan çoğul kişilik vakaları... Kişilik bölünmesinin temeli sıklıkla 0-9 yaş aralığında atılır. Bütün çocuklar özen ister ancak Balık çocukları çok hassas, kırılgan ve edilgen olduğundan daha fazla özen, güven ve korunmaya ihtiyaç duyar. Uç noktada Balık enerjisi yoğun olan bir çocuk psikolojik veya fiziksel bir tehdit, şiddet ve tacize maruz kaldığında ruhu bu yükü kaldırmakta zorlanır. Çareyi tek bir kişi olarak taşımakta zorlandığı bu ağır yükü çeşitli kişiliklere paylaştırmakta bulur. Şuursuzca çektiği acıyı dağıtmak suretiyle rahatlamaya çalışır ama duygusal bakımdan yeterince iyi gelişemez ve değişken ruh halleri sergiler. Bu "kalabalık ruh hali" üstü örtülü ve dalgalı bir seyir takip ettiğinden tedavisi zordur. R.L.Stewenson, "Dr. Jekyll ve Mr. Hyde" romanında gündüzleri iyi, geceleri kötü olan bir hekimin öyküsünü anlatır. Henry Jekyll'in açıklaması adlı son bölümde yazar, Dr.Jekyll'i şöyle konuşturur;
"Her insanın içinde iyiyi ve kötüyü aynı anda barındırıyor olduğunu, öncelikle kendimi inceleyerek öğrendim. Evet, her insanın vicdanındaki iyi ve kötü, daima bir savaş içindedir. Zaten, bu ikisinin savaşıdır, bizi biz yapan."
(1) Feridüddin Attar - Mantık Al- Tayr.
(2) Eski bir deyiş.
Yorum Yazın