ZAMAN YAY İKEN... (3)
Sokrates’in asırlar öncesinden attığı ok, felsefenin tam da kalbine isabet etmiştir;
“Bir şey biliyorsam o da hiçbir şey bilmediğimdir”
Peki, gerçekten öyle midir? Hiç bir şey bilmediğimiz doğru mudur?
Eğer öyleyse Arkesilaous'un bu konudaki yaklaşımına ne diyeceğiz;
"Hiç bir şey bilmediğimi de kesin olarak bilemem!"
Öyle görünüyor ki “Bilmek” soru işaretinin kancasına takıldığında itibarı sarsılır. Baş aşağı sallandıkça mutlak doğruluğu esnemeye, tafrası da azalmaya başlar. Bilginin işlendiği, sınandığı, geliştirildiği ve yayıldığı alanın tüm dillerdeki karşılığı "Felsefe" dir. Bilgi aşkı, inanç ve anlam arayışı, gerçeğe ulaşma çabasıyla sürekli yol kat eden kişi de "Filozof" dur. Felsefe soru sormakla başlar ve cevap arayışıyla gelişir. Her zaman en korkulan kişi durmadan konuşan değil, akıllıca soru soran kişidir. Sorgusuz-sualsiz, aldım-kabul ettim şeklindeki tavır bir tür hipnoz veya transtan farksızdır.
Filozofluk, Yay burcunun doğasında vardır lakin bu burçtan hem gerçek hem de sahte filozoflar çıkabilir. Gerçek filozof çok az şey bildiğinin idrakindedir ve öğrenmeye bir ömür adar. Sahte filozof ise fildişi kulesine çekilip sağa sola ahkâm keser, kendisini âlim, el âlemi de cahil sanır. Yay burcu için "bilgi en büyük aşktır" Bilgi kutsaldır. Bu nedenle onun kendini görmek isteyeceği en üst makam "Bilgelik" dir. Yay burcu bir insana veya bir nesneye duyulan aşkın belirli bir ömrü olduğuna ve kavuşunca doyuma ulaşılacağına inanır. Ona göre bir tek bilgiye duyulan aşk doyumsuzdur çünkü sonsuzdur. Bildikçe bilmek istersiniz aynı zamanda bildikçe ne kadar az bildiğinizin idrakine varırsınız, derken bilmenin peşinde bir ömür boyu koşarsınız dönüp ardınıza baktığınızda bir arpa boyu yol aldığınızın farkına varırsınız...
Bilgi aktarılabilir bir şey olsa da, bilgelik aktarılabilir bir şey değildir. Bilgelik keşfedilebilir ve yaşanabilir bir şeydir. Bir anlamda bilgelik, çok az kişinin varabileceği bilginin en üst mevkii, bilginin zirvesidir. İşte bu sebepten olsa gerek Yay burcunun en temel dinamiği keşfetme güdüsüdür. O, kâh Don Kişot gibi yel değirmenleriyle savaşır, kâh Evliya Çelebi gibi kıtadan kıtaya sıçrar, kâh da Yunus Emre gibi tefekküre dalar… Yay burcunun temsil ettiği dokuzuncu evin geleneksel adı “Uzun yolculuklar evi” dir. Bu yüksek dokuzuncu kat kişinin gerçek anlamda kim olduğu ve evrendeki yerinin neresi olduğu hakkında bir fikir verir. Esasında uzun yolculuklar evi demek "tekamül yolculuğu" demektir. Hamlıktan tamlığa uzanan bu tekâmül yolculuğunda kendini bilmek, kâinatı bilmek ve işleyişini kavramak konusunda atılan ilk adımdır. Her insan kendi hayat planı doğrultusunda bir takım sınavlardan geçer. Düşer, kalkar, yanılır, ayılır, üzülür, sevinir, kazanır, kaybeder… Bu sancılı sürece acı ve gözyaşı eşlik ettiğinden çoğunlukla insan ihtiyacı olan deneyimi bir bela olarak görebilir. Her insanın var olma amacı ve yaşam hedefi farklı olduğundan kimsenin deneyimi bir diğerininkine benzemez. Bu sebepten gerçek anlamda bildiklerimiz deneyimlerimizin bir ürünü olup diğerleriyle paylaşılabilir ancak genelleştirilemez.
Yay burcu enerjisinin sağlıksız işleyen sürecinde kendini bilmenin yerini patavatsızlık, bilgeliğin yerini de dangalaklık alır. Kendini bilmeyen haliyle haddini de bilemez. İlkel bir kibirle önüne gelene çatar;
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun? ”
Sen, seni bilmedikten sonra başkaları seni bilse ne olur! Bilmese ne olur!
“Kendini bilmek” en büyük erdem, en büyük mutluluk ve en büyük doyumdur.
Bizim engin kültürümüzde “kendini bilme - haddini bilme” mevzuları oldukça geniş bir yer tutar. Yunus Emre bu konuda başlı başına bir hazinedir. Emsalsizdir.
“İlim, ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin ya nice okumaktır.”
Yorum Yazın