ZAMAN YAY İKEN... (5)
Yay burcu yayılma içgüdüsüyle yeryüzüne geldiğinden engellenmeye, kısıtlanmaya, sıkıştırılmaya ve de kapatılmaya hiç tahammül edemez. Yay burcu birine verilebilecek en büyük ceza onu dar ve kapalı bir alana hapsetmektir. Ancak Satürn Yay’da ise böyle bir cezaya gerek yoktur. O, zaten kendi kendinin gardiyanıdır, kimse ona kendisi kadar engel olamaz! Genelde Yay’ın yuvası doğa ve tüm doğa yaratıkları da ailesidir. O gerçek bir doğa aşığıdır. Yerdeki karıncadan gökteki kuşa kadar içi titrer. Gönüllü bir çevrecidir, doğaya ve hayvanlara zarar verilmesine hiç katlanamaz ama avcılığa olan merakı da inkar edilemez. Yay burcu gelişmiş bir macera duygusu taşır. Seyahat etmeyi sever. İzcilik doğasında vardır çadır kurmayı ve kamp ateşi yakmayı sever. Göçebelik genlerinde olduğundan bir yere bağlanıp kalmaktan hoşlanmaz. Yollarda olmak ve yabancı kültürlerle kaynaşmak ister. Genelde kendini bir dünya vatandaşı olarak görür. Yarını umursamayan, günübirlik yaşayan, çalıp söyleyip oynayan şen Çingeneler de Yay burcu enerjisi yelpazesinde toplanır. Yay burcu bazen çok avaredir bazen de çok gevezedir, bir torba dolusu laf eder ama söyledikleri bir incir çekirdeğini bile doldurmaz. Astrolojik olarak Jüpiter'in yayılımcılığı ve aşırılıkları Satürn ile sınırlandırılırken, Satürn'ün kırışıklıkları ve darlığı da Jüpiter ile açılıp, ferahlatılır. Satürn, "Doğrucu Davut" gibi haddinden fazla doğrularla insanları inim, inim inletirken, Jüpiter "Fareli Köyün Kavalcısı" gibi peşine taktığı insanları kaygısız ve şen bir ruh haliyle gezip dolaştırır.
Yay burcu bir yanıyla da ıslıklar çalıp, taklalar atarak insanları eğlendiren sevimli bir palyaçodur. Komik yüzü, şen şakrak kahkahası ve hayata boş veren tavrıyla etrafına bolca moral şırınga eder. Abartılı öz-güveni sıkça başını belaya soksa da o buna pek aldırmaz. Kazara düşüp kafasını gözünü patlatsa - sakarlığı meşhurdur ama ona sorarsanız koruyucu meleğinin izin günüdür- etrafındakiler eyvah! kan kaybından gidiyor diye feryadı basarken, o sanki hiçbir şey olmamış gibi, “Aaa!!! Gördünüz mü kanımın rengi ne muhteşem kırmızı!!! ” diyebilecek tek burçtur. Bilinen başka bir örneği de yoktur. Başak’ın tüm hastalık belirtilerini var kabul edip endişelenme (Hipokondrik) tavrına karşın Yay’ın tüm hastalık belirtilerini yok sayarak aldırış etmeme (Hiperkondrik) tavrı ağır basar. Bunun temelinde; “Bana bir şey olmaz- Ben Centaur varisiyim” gibisinden çok özel, seçilmiş, ilahi bir varlık olduğuna dair sarsılmaz bir inanç yatabileceği gibi bazen de hastalık ona çok kaygı verdiğinden bir kaçınma davranışı olarak açığa çıkabilir.
Yay burcunun sakarlığı kadar pot kırma huyu da dillere destandır. Belki bir Akrep gibi acımasız bir stratejiyle insanlara saldırıp, diliyle sokmaz ama ok yaydan fırladığında nereye saplanacağı da hiç belli olmaz...
Diyelim ki yeni sevgilinizi Yay burcu bir arkadaşınızla tanıştırdınız ve onu nasıl bulduğunu sordunuz! O da açık yüreklilikle size;
“Doğrusu çok isabetli bir seçim…” der.
Siz bunun bir iltifat olduğunu düşünüp tebessüm ederken…
O dönüp size;
“Hiç olmazsa bu bir karış adam seni on karış topukluyla dolaşma eziyetinden kurtarır…” deyiverince tebessümünüz dudaklarınızda donup kalır.
Ne demek şimdi bu?
İltifat mı yoksa hakaret mi?
Hiçbiri.
Sadece sürç-ü lisan eylemiştir.
Af ola!
Yorum Yazın