Eylül Esintisi - Aşk Tanrısı Eros

Aşk Tanrısı Eros

Erken dönem Yunan mitinde “Aşk Tanrısı Eros” dan önce herşeyin çıplak, sessiz ve hareketsiz olduğu yazılıdır. Eros, Dünya’yı yaratmak için ortaya çıkınca yaşam canlılık, neşe ve hareket kazanır.

Eros evrendeki birleşme ve üremeyi sağlayan doğal bir güç olarak görülür. Hesiodos, “Tanrıların doğuşu- Theogonia” adlı eserinde yaradılışı anlatırken herşeyin başı Khaos’tur der.

Khaos’dan sonra Toprak Ana Gaea, Hades’in yer altındaki karanlık çukuru Tartarus, Eros ve Erebos (Night) gelir. Bu dört unsurdan diğerleri üremiştir (1)

Hesiodos Toprak ana Gaea’yı ölümsüzlerin kökeni olarak gösterir ve onların Olympos’un karlı zirvelerinde yaşadıklarını belirterek Eros’a vurgu yapar.

“Ve sonra Eros, en güzeli ölümsüz tanrıların…

O Eros ki elini ayağını çözer tanrıların,

Ve insanların da tanrıların da elinden alır,

Yüreklerini, akıl ve istem güçlerini.”  (2)

Antik Yunan’da lirik şiirin öncüsü Sappho aşk temalı şiirlerinde Eros’a sıkça değinir;

“Gene Eros, elimi kolumu çözen,

Hem tatlı hem acı Eros,

O karşı gelinmez yaratık

Sarsıyor beni…”  (3)

Bilge Diotima ise Sokrates’e Eros’un doğasını öğretir.

“O büyük bir tindir. Tin olarak sınıflandırılan her şey Tanrı ile insan arasına düşer. Evrenin karşılıklı bağlantı içinde bir bütün olmasını sağlar. Tanrılar insanlarla doğrudan bağlantı kurmaz (gerek uyanıkken gerekse de uykudayken) insanlarla tamamen tinlerin aracılığıyla iletişim kurar ve konuşurlar”

Ve ekler;

“Eros görkemli bir iblistir” (4)

Eros’u aşk ve sevgi ile ilişkilendirseler de gerçekte onun ne olduğunu ve neyi temsil ettiğini tanımlamakta zorlanan ilkçağ anlatıcıları çareyi onun adına farklı efsaneler türetmekte bulurlar.

Bu efsanelerden birinde Eros, Yoksulluk Tanrıçası Penia ile Varsıllık Tanrısı Poros’un oğludur. Sevgi yoksulluk ve varsıllık arasındaki karşıtlıktan beslendiğinden kişide hep bir doyumsuzluk, bir arayış ve bir arzulayışa yol açar.

Başka bir efsanede Eros, Uronos’un kızı Aphrodite ile Hermes’in oğludur. Bir diğerinde ise Eros, Aphrodite ile Ares’in çocuğudur.

“Eros, Afrodit’in olduğu kadar Ares’in de çocuğudur. Yani Aşk ayrılmaz biçimde saldırganlıkla bağlantılıdır” (5)

Aslında zaman içinde hiçbir tanrı Eros kadar çok farklı biçimlerde karşımıza çıkmaz. Eros, evrensel bir temel ilke olması yanı sıra kanatları olan ve heybesinde taşıdığı sivri uçlu oklarla ölümlü ve ölümsüzleri vurup yaralayan, tombul yanaklı, gamzeli, muzip bir “çocuk tanrı” dır.

Yunan Aşk tanrısı Eros’un, Roma mitolojisinde Latince adı “Cupido” olup adının anlamı “arzu” demektir. Latin şair Ovidıus, Çocuk Tanrı Cupido’nun eğlenerek sağa sola attığı okların isabet ettiği kişinin iflah olmadığını dile getir;

“Aşkın sivri uçlu okuyla vurulan amansız bir sevdaya tutulur”

Eros’un heybesinde iki türlü ok bulunur. Altın uçlu ok ve kurşun uçlu ok. Eros mutlu etmek istediklerini altın uçlu okla, bedbaht etmek istediklerini de kurşun uçlu okla vurup yaralar. Kurşun uçlu okla vurulanlar kara sevdaya tutulur (6)

“Cupid’in güçlü yayı, altın oku üzerine…”  (7)

Yaramaz ve alaycı bir çocuk imgesine bürünen bu muzip tanrı ilkçağdan günümüze kadar uzanan süreçte en çok şiir ve resim sanatında iz bırakmıştır.

Eros’a ait en bilindik efsanelerden biri de Apuleius’un “Eros ve Psykhe” dir. Bu öykü bazı terapistlerce psiko-terapilerde sağaltıcı olarak kullanılmaktadır.

Geç Yunan Mitinde yer alan rivayete göre Aphrodite oğlu Eros için Themis’e danışır;

“Birçok güzel çocuk doğdu Aphrodite ve Ares’e… Eros, küçük oğulları aşk tanrılığına atandı. Şefkatli bir özenle bakılmasına rağmen, bu ikinci çocuk diğer çocuklar gibi büyümedi; tiril tiril kanatlı ve muzipçe, gamzeli yüzlü, küçük, al yanaklı, tombul bir çocuk olarak kaldı. Sağlığı için kaygılanan Aphrodite, Themis’e danışınca, Themis de kahince “Aşk tutku olmadan büyüyemez” yanıtını verdi.” (8)

Eskiler Eros’u hem tanrı hem daimon olarak görmüşlerdir yani Eros’un hem yaratıcı hem de yıkıcı yönü bulunur. Platon; “Eros bir daimondur “derken Aristoteles; “Daimonik doğanın gücüdür” der.

Eskilerin bu saptamasına karşılık günümüzde Rollo May bu iki yönlü doğa hakkında önemli bir uyarıda bulunur;

“Sadece yıkıcı yön hâkim olduğunda daimonik cinnet (psikoz) söz konusudur. Tüm yaşam daimoniğin iki yönü arasındaki akıntıdır. Mutluluk kişinin daimonuyla uyum içinde yaşamasıdır”

Erich Fromm, daimonik doğa ile ilgili olarak önemli bir tespitte bulunur;

“Yaratamayan insan yok etmek ister”

Sigmund Freud psikolojik açıdan Eros’un ölüm içgüdüsüne karşı yaşam içgüdüsü olarak kendini gösterdiğini belirtir;

“Eros, ölüm içgüdüsü Thanatos’un zıddı olarak girer. Eros, ölüm eğilimlerine karşı yaşam için savaşır. Eros içimizdeki bir araya getirme ve birleştirmedir, kurma ve harmanlamadır…”

Rollo May ise Eros’un ilkçağda temsil ettiği ana ilkeden yola çıkarak anlamı genişletir;

“Eros insanüstülük anlamında değil, her şeyi ve herkesi bir araya getiren güç, herşeyi biçimlendiren güç anlamında bir tanrıdır”

Ve ekler;

“Eros sayesinde yalnızca şair ya da mucit olmayız, ahlaki iyiliği de ulaşırız. Eros halinde aşk, üretici güçtür ve bu üretim bir çeşit {sonsuzluk ve ölümsüzlüktür} – yani bu yaratıcılık insanın ölümsüz olmaya en çok yaklaştığı andır”

Günümüzde Eros’tan türetilen “erotizm” sözcüğü her ne kadar cinsel istek ve cinsel heyecanın eş anlamlısı olarak kullanılsa da Eros’un sadece seksi çağrıştırması Eros’u sığlaştırır. Bu nedenle Rollo May Eros ile ilgili önemli bir uyarıda bulunur;

“Sekse girmekte acele etmek Eros’a kısa devre yaptırır”

Eros’un biyolojik alanda birleşme ve üreme dürtüsünü temsil ettiği doğrudur ancak hepsi bununla sınırlı değildir. Seks eyleminin sonunda bir tatmin ve rahatlama vardır. Eros ise bundan çok daha fazlasını ifade eder; bir arzulayış, özlem duyma, sürekli ulaşmaya çalışma ve büyüme çabası…

Çünkü Eros dünyayı yaratmak, geliştirmek ve biçimlendirmek için çaba sarf eden bir ilişki kurma tarzına karşılık gelir. Eros iki insanın haz ve tutkuyla birleşerek ikisinin de varlığını genişletip derinleştirmesini sağlar.

İlkçağdan bu yana onunla ilgili farklı efsanelerin türetilmesinde Eros’un temsil ettiği enerjinin sadece cinsel istek ve hazla sınırlı kalmayıp çok daha geniş bir enerji yelpazesine uzanması rol oynar.

Bu nedenle Eros’u tek tip bir aşk veya sevgi kalıbına dökmek mümkün değildir. Sevginin birçok biçimi vardır. Batı geleneği bu sevgi çeşitlerini 4 ana başlık altında toplar;

1) Libidoya dayalı cinsellik ve şehvet içeren sevgi; çağımızda gerçek yakınlık içermeyen sadece sekse dayalı ilişki biçimi aslında ölüm korkusunu gürültülü bir biçimde bastırma telaşının bir dışa vurumudur.  

2) Üreme ve yaratma dürtüsüne dayanan sevgi (Eros); iki insanın ruhen ve bedenen huşu içinde birleşmesine karşılık gelir. Sevginin bu biçimine “Amour” de denir.

3) Dostluk ve kardeş sevgisi (Philia); erken Yunan mitinde erotik olmayan bu kardeşçe sevgiye “Agape” adı verilmiştir. Latinlerin deyişiyle “caritas” aynı zamanda Tanrıya duyulan sevgidir.

4) Ötekinin refahına adanmış sevgi; fedakârlık içeren karşılık gözetmeyen sevgi biçimidir. Karşılık beklemeden koşulsuzca sevme ve vermeye dayanır. Esasında yetişkinler arasında koşulsuz sevgi modeli sağlıklı bulunmaz. Çünkü ilişkiler iki yetişkin arasındaki alma ve verme dengesine dayanır. Ancak bir anne (yetişkin) ve çocuğu (yetişkin olmayan) arasında karşılık beklemeden fedakârca bir ilişki bağı söz konusu olabilir.

Rollo May “Aşk ve İrade” adlı eserinde insanlardaki sevgi ve aşk deneyiminin bu dördünün değişen oranlarda bir karışımı olduğunu belirtir ve ilave eder;

“Eros, Phila olmadan, kardeş sevgisi ve dostluk olmadan yaşayamaz. Devamlı çekim ve devamlı tutku gerilimi sonsuza dek sürseydi dayanılmaz olurdu”

Adına ne denirse densin Eros neşe, canlılık, arzu ve tutkunun temel enerji biçimidir. Eros fazlasıyla tensel ve duyusaldır. Hem haz hem de acı kaynağıdır.  Bu nedenle ilkçağ filozofları insan neslinin sürekliliğini sağlayan üretme ve yaratma dürtüsü olarak gördükleri Eros için önemli bir tespitte bulunur;

“Ten olmazsa Eros var olamaz…”

Şu bir gerçek ki; sevda insanı yoldan çıkarır ve aşk ahlakı ihlal eder.

“Eros zekanın tüm kurnaz planlarını alt eder” (9)

Jung ve takipçileri ise Eros’u “aşık enerjisi” olarak tanımlayarak “libido” ile ilişkilendirir. Eros ile sadece cinsel zevki değil genel yaşam zevkini kastederler.

Eros’un doğasını inceleyen Jung onu “kozmogonos” olarak niteler. O yaratıcı ve bütünleyicidir. Eros’ta tinsellik ve cinsellik bir aradadır.

Joseph Camphbell da benzer bir tanımlamada bulunur;

“Dünyayı yaratmak için ortaya çıkan Aşk Tanrısı Eros biyolojik bir dürtü, organların birbirini çekimidir. Aşk ise Tanrısal bir ziyaretçidir”

Nietzsche ise Eros’a bambaşka bir boyut katar. İnsanın kaderine duyduğu aşkın da Eros öğesi barındırdığını ima eder ve buna “amor fati=kader aşkı” adını verir. Asıl meselenin zor olanı sevmek ve kabul etmek olduğunu söyler.

İnsanoğlunun hem yaşamla hem de diğer insanlarla kurduğu ilişkinin bir nevi manyetik tutkalı olan Eros genellikle üç yönüyle deneyimlenir;

Yaratıcı,

Aracı,

Oyuncu…

“Üstünde erguvan bir mintan, gökten inerken Eros…”  (10)

Dipnot:

(1) Yunan Tanrılarının soyağacı çizelgesi (Hesiodos- Tanrıların Doğuşu)