Eylül Esintisi - Eski Türklerde Kozmoloji (Gök ve Yer Katları- İklim Temsilcileri)

Eski Türklerde Kozmoloji (Gök ve Yer Katları- İklim Temsilcileri)

Orta Asya Türk düşüncesine göre dünyada yedi iklim hakimdi ve her birini bir gezegen temsil ediyordu.

Birinci İklim: Hint beldesi olup Zühal (Satürn) tarafından yönetilirdi.

İkinci İklim: Çin beldesi olup Müşteri (Jüpiter) tarafından yönetilirdi.

Üçüncü İklim: Türk beldesi olup Merih (Mars) tarafından yönetilirdi.

Dördüncü İklim: Horasan beldesi olup Kün (Güneş) tarafından yönetilirdi.

Beşinci iklim: Maveraünehir beldesi olup Zühre (Venüs) tarafından yönetilirdi.

Altıncı İklim: Rum beldesi olup Utarit (Merkür) tarafından yönetilirdi.

Yedinci iklim: Bulgar beldesi olup Ay tarafından yönetilirdi.

Eski Türklerde yön ilkesi büyük önem taşıdığından Dünyanın yatay düzeyde yedi iklime ayrılması ve her bir iklimin aynı zamanda bir gezegen, bir renk ve sayıyla eşleştirilmesi büyük önem taşıyordu. Bu durumda ortaya çıkan tablo şöyledir;

1.yön+7.iklim=8

2.yön+6.iklim=8

3.yön+5.iklim=8

4.yön+4.iklim=8 (Dünya)      

5. merkez+3.iklim=8

6.arayönler (Kuzeydoğu-kuzeybatı) +2.iklim=8

7.arayönler (Güneydoğu-güneybatı) +1.iklim=8

Eski Türklere göre 8 sayısı evrenin mükemmelliğini belirten matematiksel bir kanıttı. Türk düşüncesinde evrenin merkezinde Güneş yer alır. 4+4=8 formülü de Dünya modelinin mükemmel simetrisinin bir kanıtı olarak görülürdü.

Yedi iklim yedi gezegen konusu Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz’nin, Marifetname kitabında da geçiyor fakat konuyu karışık bir şekilde aktardığından ben en sade bilgiyi paylaşmayı tercih ettim.

Göğün Katları: başlangıçta göğün dokuz kat olduğu bilgisi mevcut. Bilhassa Hun imparatorluğu ve Doğu Türkleri göğü dokuz kat olarak bölümlemiş. Zaman içinde Batının da tesiriyle dokuz kat göğün yedi kata indirgendiğini görüyoruz.

Hunların kutsadığı dokuz sayısının yerini yedi sayısına bırakmasını Batı Kök Türk Kağanı “İstemi Kağan” ın Bizans İmparatoruna yazdığı mektupta kendisini “Yedi İklim Hükümdarı” olarak tanıttığı belgeden de teyit edebiliyoruz.

Dokuz sayısı hükümranlığı yedi sayısına kaptırınca yedi sayısının dünden bugüne hayatın her alanına sirayet ettiğini görüyoruz; yedi kat, yedi iklim, yedi düvel, yedi emin, yedi gün yedi gece gibi.  Yedi kat göklere geçmeden önce kısıtlı bilginin mevcut olduğu göğün dokuz katı üzerinde biraz duralım.

Rus araştırmacı Karaçay-Nart Türk (Hun) asıllı Sofi Tram-Semen, “Eski Türk Astrolojisi” adlı kitabında şu bilgileri paylaşıyor (olduğu gibi aktarıyorum);

[0: Tanrı, ilk olarak yaratan, iki bölümden oluşan (her bölümde 9 alem) 18 alem,

1: Her alem grubundan daha (2 2) 4 alem yaratılır. 4 alemde kendi yörüngesine yerleşir.

2: 4 alemin her birisi iki alem oluşturur. Alemler sayısı 8 olur. 8 alem kendi yörüngesine yerleşir.

3: 8 alemin her birisi 3 alem oluşturur. Alemler sayısı 24 olur. 24 alem kendi yörüngesine yerleşir.

4: 24 alemin her birisi 3 alem oluşturur. Alemler sayısı 72 olur. 72 alem kendi yörüngesine yerleşir.

5: 72 alemin her birisi 3 alem oluşturur.  Alemler sayısı 216 olur. 216 alem kendi yörüngesine yerleşir.

6: 216 alemin her birisi 3 alem oluşturur. Alemler sayısı 648 olur. 648 alem kendi yörüngesine yerleşir.

Bu sayıya (648) Tanrının ilk yarattığı 18 alem eklenir. Alemler 666 olur. Tanrı dinindeki 666’cı alem sıcak kanlılara uygun şekilde yapılmış diyen dini fikir, bu çizgide temel olmaktadır. Nart-Karaçaylılar, kâinatın şekilde görüldüğü gibi 9.cu yörüngeye kadar uzandığına inanmaktadırlar. Nart- Karaçay astrolojisi ise 6’cı yörüngesinde durmaktadır.]

                         

Yukarıdaki şekilde kâinatın Nart-Karaçay astrolojisindeki çizgisi görülmektedir (1)

Eski yazılı kaynaklarda göğün kapı bekçilerinin de “çift başlı kartallar” olduğu bilgisi yer almaktadır;

“Yerle Gök arasında kutsal bir kapı varmış,

Çift başlı Kartal bu kapıyı tutarmış…” (2)

Sofi Tram-Semen, Eski Türk Astrolojisi adlı kitabında kutsal kabul edilen dokuz sayısının kâinatın yapısını açıkladığını, dört sayısının ise Dünya’ya ait olduğunu belirterek 9 ve 4 sayısının ilişkisini şu şekilde formüle ediyor;

9x4= 36 Güneş yılı yaşayan kişinin yetişkin olduğu kabul ediliyor.

Burada hemen bir parantez açıp not düşmeliyim. Demek ki gerçek anlamda bir yetişkin olabilmek için Batı astrolojisinin öngördüğü bir tam Satürn dönüşü (30 yıl) yerine, Atalarımız 3 Jüpiter dönüşü (3x12) bir süreyi yeterli görmüşler.

18x4=72 Güneş yılı yaşayan kişinin bedeni gücü zayıfladığından ihtiyarlığın başladığı kabul ediliyor.

Yine bir parantez açıp eklemeliyim 72 yaş da tam 6 Jüpiter dönüşü (6x12) ediyor.

27x4= 108 Güneş yılı yaşayan kişinin ise dolu bir hayat yaşamış insan olarak görüldüğünü belirtiyor.

Bir parantez daha 108 yaş da tam tamına 9 Jüpiter dönüşü (9x12) ediyor ve atalarımız uzun yaşam için 9 Jüpiter dönüşünü kâfi görmüşler. Dikkatli okur buradaki matematiksel uyumu fark edecektir. Her şey üçün katları ile hesaplanıyor ve zirve sayısı dokuz. Bu da eski bilginlerin yeryüzünde ortalama insan ömrü 110 yıllıdır deyişleriyle örtüşmektedir (3)

Sofi Tram Semen ayrıca 9,4,36 ve bu sayıların çarpılmasıyla oluşan sayı katlarının önemine vurgu yaparak Nart Türklerinin demir, ağaç, kumaş işlemelerinde 4 ve 9 sayısının hemen her motifte yer aldığını ilave ediyor.

Kısacası Nart Türkleri tanrı dininin temelinde yer alan 9 katlı kâinat yapısının Nart astrolojisinde de yer aldığını iletiyor. Önümüzdeki bölümlerde Nart astrolojisine yer verdiğimizde bu bilgiler pekişecektir.

Doğu Türkleri göğü 9 kat, Batı Türkleri ise 7 kat olarak tasavvur ettikleri gibi Altay Türklerinde göğün katlarının 12, 16 ve 17 kata kadar çıktığı görülmektedir.

Bazı kaynaklarda Hunların dokuz gezegeni de bildiği için göğü dokuz kat olarak bölümledikleri bilgisi mevcut. Dokuz sayısı en eski kutlu sayılardan biri olarak görülür çünkü tamamlayıcı ve bütünleyici bir işleve sahiptir.

Şimdilik dokuz sayısı ve katlarına bir nokta koyup günümüzde daha yaygın bir biçimde karşımıza çıkan göğün yedi katı ve yönetici gezegenlerine yer verelim;

Göğün 7.katında Zuhal (Satürn) gezegeni yer alır. Rengi siyahtır. (4)

Göğün 6.katında Müşteri (Jüpiter) gezegeni yer alır. Rengi kahvedir.

Göğün 5.katında Merih (Mars) gezegeni yer alır. Rengi kırmızıdır.

Göğün 4.katında Güneş yer alır. Rengi sarıdır.

Göğün 3.katında Zühre (Venüs) gezegeni yer alır. Rengi yeşildir.

Göğün 2.katında Utarit (Merkür) gezegeni yer alır. Rengi mavidir.

Göğün 1.katında Ay yer alır. Rengi beyazdır.

Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı kitabında da göğün katları 7 olarak geçer;

“Bunlardan en üstte Sekentir (Satürn) dolaşır.

Bir burçta 2 yıl 8 ay kalır.

Ondan sonra 2.olarak Onay (Jüpiter) gelir.

Bir burçta 12 ay kalır.

Üçüncü olarak Kürüd (Mars) gelir, gazapla dolaşır;

Nereye bakarsa, yeşermiş olanı kurutur.

Dördüncüsü Yaşık’tır (Güneş) dünyayı aydınlatır.

Yaklaşanları, karşısına geçenleri ışığıyla aydınlatır.

Beşincisi Sevit’tir (Venüs) sevimli yüzünü gösterir.

Sana severek bakarsa müsterih ol.

Bundan sonra Arzutilek (Utarit) gelir.

Ona kim yaklaşırsa dilek ve arzularına kavuşur.

Bunlardan en altta bu Yalçık (Ay) dolaşır.

Güneş ile karşı karşıya gelirse dolunay olur.”

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz’nin, “Marifname” adlı kitabı İslam dininin tesiriyle yazıldığından eski Türklerin “ediz göğü” arş olarak, göğün katları da “felekler” olarak geçmektedir.

Yukarıdaki şekilde yedi felek dairesi görülmektedir (5)

Yerin Katları: Hunlar göğü olduğu gibi yeri de dokuz kata ayırmışlardır. Nart astrolojisinde Dünya 9 kata bölünmüştür. Sofi Tram Semen’den olduğu gibi aktarıyorum;

1. Bölüm: İnsanların dünyası “maddi” olarak adlandırılan dünya

2.Bölüm: Paralel olarak yaşamakta olan, insanın gözünün göremediği, duyularının hissedemediği biyolojik maddeden başka bir maddeden yaratılan dünya.

3.Bölüm: Tanrı dinindeki “ebedi ruhlar geçici bedenlere yerleşerek, Tanrıya kavuşmadan önce kendilerini geliştirmektedirler” diyen inanç Nart astrolojisinde yer almaktadır. “Ruhlar kâinatı” adlandırılan bölüm ondan oluşmaktadır.

4,5,6,7. Bölüm: “Karan” olarak adlandırılan boşluklar. Dünyanın 4 insan ırkını manevi(ahlak) anlamında sınırlamaktadır.

8.Bölüm: “Dünyanın merkezi” denilir bu bölgeye.

9.Bölüm: “Dünyanın göbeği” olarak adlandırılmış bölge “zaman uçurumu” adını da taşımaktadır.”

Yukarıdaki şekilde yeryüzü katları görülmektedir (6)

Bu konudaki bilgiler biraz kısıtlı ve karışıktır. Genellikle birçok eski Türk topluluklarında yer de gök gibi dokuz kattır. Bazı Altay topluluklarında ise 17 kat göğe karşılık 17 kat yer olduğu bilgisi eski kaynaklarda geçmektedir fakat yer tabakaları hakkında bir fikir birliği yoktur.

Genellikle yeraltı katmanları göğün dikey katmanlarından farklı olarak yatay bir yapılanmaya sahiptir. Ancak Altay -Sayan Türklerinin evren tasavvurunda yeraltı dünyası dikey şekilde birbirinin üstünde yer alır.

Yakut Türklerinin inancına göre evren yatay bir yapıya sahiptir. Doğu ve Güneyde yaşayan iyi ruhlar ile Batı ve Kuzeyde yaşayan kötü ruhlar olmak üzere iki kısma ayrılır. En kötü ruh olarak görülen “Allara-Oganür” (Yeraltının Yaşlı Adamı) kuzeyde yaşar. Ebedi karanlığın hüküm sürdüğü yeraltı dünyası farklı Türk topluluklarına göre 7 veya 9 kattır. Altay düşüncesine göre Erlik Han’ın hâkim olduğu yeraltı dünyası dokuz kattan oluşur.

Maaday Kara Destanında ise yer altı alemi 7 kattır. Yedi kat inancı Kırgızlarda da mevcuttur. Bir Kırgız atasözü “Cer kulağı ceti katı” yani “yerin kulağı yedi katdır” anlamı taşır. Yine Er Töştyük Destanında da yeraltı 7 kattır ve 7 katlı demir sarayla temsil olur.  Yakutlarda ise yeraltı 8 kattır.

Özetleyecek olursak gök ve yer birlikteliği içinde ele aldığımızda evren kabaca gök, yer ve yeraltı olmak üzere üç katmana ayrılır.

Fuzuli Bayat’ın tanımlamasıyla;

“Yer ortada olduğu için her iki dünyanın sürekli var olduğu mekandır. Yer barındırıcı ve birleştiricidir”

Merkezde yer alan Ağaç sembolü her üç alemi (gök-yer-yer altı) birleştirici işlevi vardır. (7)

Yukarıdaki şekil kozmik katmanları birbirine bağlayan dünya oku, dağı ve ağacının şemasını göstermektedir (8)

Gökle yer arasında insanların yaşadığı kısım genellikle “Orta Dünya” olarak geçer. Burada sadece insanlar yaşamaz aynı zamanda çeşitli iyi ve kötü iyeler de yaşar yani orta dünya insanların hayvanlar ve iyelerle birlikte yaşadıkları ortak alandır. Aynı zamanda koruyucu ruhlar da buraya dahildir.

Burada göz ardı edilmemesi gereken önemli nokta “kalıg” adını verdikleri hava boşluğudur. Bu hava boşluğu yeri ve göğü sarar, insanı çepeçevre kuşatır. Bana öyle geliyor ki kalığın anlamı yeterince açıklığa kavuşturulabilmiş değil oysa asırlar öncesi atalarımız bugün hala çoğunluğun bihaber olduğu bir sırra vakıfmış.

Bu sır günümüzde yeni yeni keşfedilmeye başlayan “yer-küre” diye bir şeyin olmadığı, yerin sadece yoğunlaşmış bir hava tabakası olduğu gerçeğidir. Bu tespit alışılagelmiş bilgilerimize aykırı düştüğünden kabullenilmesi kolay değildir.

Ancak unutulmaması gereken bir şey daha vardır. Atalarımız hiçbir zaman yer ve göğü, yabancı toplulukların çoğunda bulunan “birbirinden tamamen farklı, birbirine zıt öğeler” olarak tasavvur etmemişlerdir. Tam tersine birbirinin devamı, birbiriyle iç içe devinen, birbirini kucaklayan iki farklılaşmış ama kesinlikle ayrı olmayan bir yapı olarak tasavvur etmişlerdir. Hava her yeri sarar, yer ise göğün kısmı yığışma halidir…

Bu görüşe göre yerküre sadece göğün bir uzantısıdır yani bizler aslında yerde değil Atalarımızın kalıg adını verdiği hava boşluğunda zihnimiz göğün sonsuzluğuna uzanmış- bir anlamda kökleri yukarıda, ters çevrilmiş bir bitki gibi- yaşıyoruz.

Yer göğe doğru fışkırdığından biz yere değil göğe ait varlıklarız. Sadece gök vardır. Kozmos ne bir küre ne de bir düzlemdir sadece soluk alıp veren bir canlı organizmadır. Eğer varoluşumuzun nihai kaynağı gökse atalarımızın “gök tengri” inancı asırlar öncesinin muhteşem bir keşfidir.

“Gök-Tengri” inancı kendinden sonra geleceklere şu mesajı vermektedir;

“Hakimiyet göklerdedir

Asırlar sonra Türk toplumunu emperyalizmin kıskacından çekip alan ve yerlerde sürünen Türklüğü yeniden diriltip onurlandıran yüce Atamız, kendi atalarından devraldığı bu eşsiz “gök kültü” mirasını bize vasiyet olarak bırakmıştır;

“İstikbal Göklerdedir”

Biz bu asırlık “gök kültü” vesayetinin acaba ne kadar farkındayız?

 

Dipnot:

(1) Sofi Tram-Semen- Eski Türk Astrolojisi/Sayfa:60, kitaplarında Sofi Tram Semen adını kullanan Rus araştırmacı ve yazarın resmi adı Semenova Sufilya İsmailovna’dır.

(2) Çift Başlı Kartal- Ergun Candan Türklerin Kültür Kökenleri

(3) Başvurduğum kaynaklarda kozmoloji bilhassa da astroloji ile ilgili kısımlar oldukça karışık ve yetersiz. Muhtemelen astroloji araştırıcılar tarafından yeterince ciddiye alınmadığından aynı zamanda bu konuda yeterli bir bilgiye sahip olunmadığından oradaki kavramlar ve anlamlar tam olarak okura ulaşmıyor. Oysa atalarımızın kozmoloji sisteminde ve önem verdiği sayıların temelinde astroloji var. Bu astrolojik bilgilerinin çoğunu derleyip toparlamak zorunda kaldım. Örneğin bu yaş karşılaştırması doğrudan Jüpiter’in döngüleriyle bağlantılı olduğu halde bu önemli bağlantıya hiç değinilmemiş,  daha buna benzer pek çok astrolojik bağlantılar askıda kalmış. Mümkün olabildiğince tespit edebildiğim astrolojik hususları sizlere ulaştırmaya gayret ettim. Bu da benim astrolojiye ufak bir katkım olsun.

(3) Satürn’e 7. katın uygun görülmesi aynı zamanda onun son dışsal gezegen olmasıyla da bağlantılıdır.

(4) Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz-Marifetname

(5) Sofi Tram-Semer-Eski Astroloji/Sayfa:62

(6) Ağaç sembolüne Mitoloji bölümünde yer verilecektir.

(7) Fuzuli Bayat- Türk Mitolojisi I.cilt/Sayfa: 62

Kaynakça:

1) Sofi Tram-Semen- Eski Türk Astrolojisi

2) Sofi Tram Semen- Nart Boyu Türkleri Hun-Karaçaylıların Mitolojisi

3) Sofi Tram Semen- Atalarımız Hunlar

4) Yusuf Has Hacib- Kutadgu Bilig

5) Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz- Marifetname

6) Fuzuli Bayat- Türk Mitolojisi I.cilt

7) Ergun Candan Türklerin Kültür Kökenleri

8) Emanuele Coccia- Bitkilerin Yaşamı (Bir Karışım Metafiziği)

 

 

 

ÖNCEKİ YAZI SONRAKİ YAZI Güle Güle Büyük Usta
Eski Türklerde Takvim (Hun Nart-Karaçay Boyu)
Eski Türklerde Takvim (Hun Nart-Karaçay Boyu)
06.03.2025 11:18:39
Eski Türklerde Kozmoloji (Gök ve Yer Katları- İklim Temsilcileri)
Eski Türklerde Kozmoloji (Gök ve Yer Katları- İklim Temsilcileri)
26.02.2025 11:00:18
Yeniayla Çakışan Gezegen Hizalanmaları
Yeniayla Çakışan Gezegen Hizalanmaları
23.02.2025 19:22:00
Yorum Yazın