Eylül Esintisi - İnsanlık Suçu

İnsanlık Suçu

II. Dünya Savaşında soykırıma uğrayan bir millet,

Yaşanan o derin acıları ne çabuk unutup

Başka bir millete soykırım uygular?

Ya onca savaş, felaket ve zulüm gören,

Diğer milletler bu vahşeti kanı donmadan

Nasıl sessizce oturup izleyebilir?

 

Gazze’de bir ayı aşkın süredir her gün

Sivil halkın üstüne bombalar yağıyor

İnsan Hakları kavramının içi boşaltıldığından

Savaş suçunun ötesinde bir insanlık suçu işleniyor

Dünya ise yarı psikoz halinde izliyor…

Ortadoğu, gezegenimizin cehennemi durumunda,

Bazıları çareyi

“Orta doğuyu peygamberler bile ıslah edemedi”

Argümanına sarılmakta buluyor.

İyi de o zaman bu trajik tablonun neresine,

“Herşeye gücü yeten” tanrı imgesini koyacağız?

“Hikmetinden sual sorulmaz” deyip geçek miyiz?

 

Bu vahşeti protesto eden hem Ortadoğu,

Hem de dünyanın hemen her kesiminden

Duyarlı insanlar da var kuşkusuz.

Ne yazık ki güçleri kan dökme histerine tutulanları,

Durdurmaya yetmiyor.

Ortadoğu’da kime sorsan kendi inancı üstün,

Uğruna savaş verdikleri topraklar kutsal!

Kötülüğün bu kadar cüretkâr olduğu topraklar

Kutsal mı yoksa lanetli mi?

Bilemiyorum!

 

İnsana ve doğaya zarardan başka bir şey vermeyen kan içiciler

Tüm yaratılmışlar içinde kendilerinin seçilmiş olduğuna inanıyor.

Eskilerin tabiriyle “eşref-i mahlukat”

Yani yaratılmışların en şereflisi

Oysa onlar “eşer-i mahlukat

Yani yaratılmışların en kötüsü…

 

İnsanoğlunun tekâmül edebilmesi için,

Daha kaç çağın kapanıp açılması gerekiyor

Gezegenimiz geri dönüşü mümkün olmayan,

Bir noktaya doğru hızla savruluyor.

İnsanoğlu ise yeryüzündeki tüm felaket kaynağının

Kendisi olduğunu bir türlü göremiyor…

 

Şairin dediği gibi;

“Acımamışlar

Hiç acımamışlar

Ne bulut bırakmışlar ne çocuk

Ne bahar bırakmışlar ne de yolculuk

Bunu bildikçe üstlendim cinnetimi…

Zulmü yurdumda unutmuşlar!”

(Yılmaz Odabaşı)