Eylül Esintisi - Karadeniz'de Eylül Esintisi (6)

Karadeniz'de Eylül Esintisi (6)

Altıncı gün 26.9.2019

Batum

Gürcistan özerk cumhuriyeti Acara'nın başkenti olan Batum, Arhavi ile sınır komşumuz. Karadeniz kıyısındaki bu liman şehri subtropikal bir iklime sahip. Narenciye ve çay üretimi açısından zengin ancak daha çok lüks otelleri, eğlence merkezleri ve kumarhaneleri ile öne çıkıyor. Açıkçası Karadeniz'in eğlence merkezi haline geldiğinden gece hayatına düşkün olanlar için tam bir cazibe merkezi konumunda. Hatta bu amaçla buraya gelenlerin tuzağa düşürüldükleri bilinse bile gene de heveslisi çok... Batum'a geçmek için vize gerekmiyor sadece kimlik kontrolü ile insanlar bir yakadan diğerine gidip geliyor.

 

Batum'un havadan kuş bakışı izlenmesi için teleferik sistemi kurulmuş. Çelikten kuşları andıran teleferikler durmadan bir uçtan diğer uca insan taşıyor. Size bir fikir vermesi amacıyla teleferikten şehri görüntülemeye çalıştım. İşte tepeden şehrin panoraması...

Şehrin eski dönemden kalma alçak evleri sonradan yapılan yüksek binalar tarafından hızla kuşatılmaya başlanmış. Her geçen gün sayıları artan gökdelenler burada Türk müteahhit firmaların egemenliğine işaret ediyor. 

 

Teleferik ile karşı yakaya geçtğinizde yüksek bir kulenin terasına çıkıyorsunuz. Buradan şehri çıplak gözle veya dürbünle izleyebilirsiniz. Ancak şimdilerde tam bir arap istilası altında. Kendi ülkemizde hangi yana dönsek bir arapla burun buruna kaldığımızdan burada da aynı manzarayla karşılaşmak pek iç açıcı değildi.

Tiflis'li Tamara Kvesitadze tarafından 7 ton çelik kullanılarak yapılan 8 metre boyundaki kadın ve erkek figürü ile sembolize edilen heykel Batum'un en çok rağbet gören sanat eserlerinden biri olarak karşınıza çıkıyor.

Bu dev heykelin hikayesi biraz dramatik. Azeri yazar Kurban Said'in "Ali ve Nino" adlı romanından esinlenerek yapılan ikili heykelin erkek figürü müslüman Ali'yi, kadın figürü de Gürcistan'lı bir prensesi temsil ediyor. 1937 yılında yazılan romanda Ali Han Şirvanşir ile Nino Kipian okul yıllarında birbirine aşık olur ve aradaki engelleri aşarak evlenir. Bir süre sonra Kızıl ordunun Azerbaycan'a girmesiyle savaş çıkar Ali savaşa gider ve ölür. Sonu mutsuz biten bu aşk hikayesini sembolize eden heykel önce iki aşık dudak duğa ve yekvücut halinde iken turuna başlıyor sonra mekanizma döndükçe yavaşça iki sevgili birbirinden uzaklaşıyor. Heykelin tam dönüş turu 15-20 dakika sürüyor. Deniz kenarında yer alan heykel geceleri renk değiştirdiğinden farklı bir görsel şölen sunuyor. Burada aşıklar heykelini seyretmenin aşıklara uğur getireceği gibi bir inanç söz konusu, mutsuz bir aşk nasıl uğur getirecekse artık!

Hızla gelişmeye çalışan Gürcistan turist çekebilmek adına renkli gece hayatı yanı sıra şehri süsleyen sanat eserleri ile de dikkat çekiyor. Şehir farklı mimaride kilise, sanat ve kültür yapıları ile bezenmiş. Yabancıları avlamaya çalışan Hıristiyan misyonerler de meydanda cirit atıyor. İki kadın misyoner Nilgün ile beni de durdurup bir vaaz çektiler, biraz dinledikten sonra kibarca vaktimiz olmadığını söyleyip uzaklaştık ancak onlar da propaganda broşürlerini elimize tutuşturup, internetten bizi mutlaka izleyin diye tembihlemeden yakamızdan düşmediler. 

  

Batum'da mitolojik figürlerden oluşan heykellere de bolca yer verilmiş. Fırtına ve Okyanus tanrısı Poseidon, nam-ı değer Neptün üç dişli yabasıyla şehir meydanın tam ortasında karşılıyor sizi.

Mitolojik Aşk tanrısı Eros ise bir başka köşeden muzipçe göz kırpıyor. Kanmayın öyle masum duruşuna o haylaz mı haylaz bir çocuk tanrı! Heybesinde iki tür ok bulunuyor. Aşkta mutlu etmek istediklerine altın uçlu ok, bedbaht etmek istediklerine de kurşun uçlu ok  fırlatarak eğleniyor. Artık bahtınıza hangisi isabet ederse...

70 yıllık komünist rejimin etkisinden hala sıyrılamadıkları için mi yoksa Türklerin burada cirit atmasından pek hoşlanmadıkları için mi kesin bir şey söylemek zor fakat Gürcü'leri fazlasıyla donuk, ilgisiz ve kaba buldum. Çarşı-pazar, eczane, hediyelik eşya gibi farklı alış veriş merkezlerinde onları ayrı ayrı inceledim, hemen hiç birinin yüzü gülmüyor ve çevrelerine mutsuz bir enerji yayıyorlar.

Bırakın müşteri ile iletişim kurmayı göz temasında dahi bulunmuyorlar. Çoğu Türkçe bildiği halde ağzını lütfeten açıyor. Pazar yerinde malı almadan giderseniz arkanızdan küfrü basanlar da var. Hiç bir ulusa ön yargılı yaklaşmak gibi bir niyetim yok ancak görgüsüz ve kaba davranışları o kadar bariz ki görmemezlikten gelmek mümkün değil. Hani "dil bilmez Gürcümiyem..." türküsü boşuna yakılmamış. Hala "dağlı" genetiği hüküm sürüyor. Hele Free-Shoplarına hiç girmeyin derim. Tok satıcı oldukları için mi yoksa Türk'lere aşırı tepki duydukları için mi bilinmez! Mallarını satmak şöyle dursun sizi bir dövmedikleri kalıyor. Çirkin tavırlarından ötürü bir şişe konyağı kasada bırakıp ağızlarının payını da verip çıktım. Dünyanın bulunmaz nimetlerini de verseler eğer insanca davranmayı bilmiyor ve karşısındakine saygı duymuyorsalar ne orada ne de onlarla hiç işim olmaz. Buraya ikinci gelişim ve bir üçüncüsü muhtemelen olmayacak.

Bana kalsa ikinci kez de gelmezdim fakat gurubumuzda burayı görmeyenler bulunduğundan genel program ve uyumu bozmamak adına iştirak ettim.

Kısacası o gün fazlasıyla dağınık ve keyifsiz bir gündü. Hava aşırı nemden ötürü inanılmaz boğucuydu. Rehber arkadaşımızın ısrarla lüks bir otelde kumar makinelerinin başında vakit geçirme teklifi en başından beri kabul görmediğinden o tek başına otelin yolunu tutarken bize de akşama kadar sahilde başı boş dolanmak kaldı. Kendimi iyi hissetsem şehrin sanat merkezleri ve eski tarihi binalarını gezer dolaşırdım ancak bu berbat hava kurşun gibi üstüme çökünce nefes almakta dahi zorlandım. Diğer yandan İstanbul'da yaşanan deprem ve orada bıraktığımız sevdiklerimiz zihnimizi meşgul ettiğinden kimsenin pek tadı tuzu kalmadı.

Eğer gece eğlencesi ve kumara düşkün değilseniz Batum'u bir kere görmek yetip de artıyor bile... Bir doğa tutkunu olarak benim ne avm, ne sıradan alış veriş merkezleri (otantik çarşılar hariç) hiçbirine tahammülüm yok, ne kaldı kumarhaneler... Velhasıl herkes ayrı bir telden çalsa da hepsi bir güne sığdı. Bütün gün deniz kenarında mıhlanıp kalmak belki diğerlerini benim kadar daraltmamış olabilir ama benim için bugün "Ay boşlukta" misali saçma sapan bir gündü... Niye otomatik pilota bağladım diye kendime kızdım. Hopa Öğretmen evinin çardağı altında sabahtan akşama kadar oturup çağdaş öğretmenlerle çay- kahve içip sohbet etseydim eminim günüm buradakinden çok daha anlamlı geçerdi...

 

ÖNCEKİ YAZI Burçların Niteliksel Özellikleri SONRAKİ YAZI Bir Yıldız Kaydı...
Güle Güle Büyük Usta
Güle Güle Büyük Usta
04.03.2025 16:12:02
Fırında Hamsi Sarması
Fırında Hamsi Sarması
14.02.2025 10:52:11
Işıltılı Yıllar
Işıltılı Yıllar
29.12.2024 10:50:50
Yorum Yazın