Eylül Esintisi - Narin ah Narin!

Narin ah Narin!

Duyduğum günden beri uykularımı kaçıran, beni yemeden içmeden kesen, tüylerimi diken diken eden vahim vaka Narin.

Narin gözlerinin içi gülen, zeki bakışları ve özgüvenli duruşuyla sekiz yaşında güzel bir kız çocuğuydu…

En büyük talihsizliği feodal yapıya sahip bir aileye ve onu kuşatan feodal zihniyete sahip bir coğrafyaya doğmuş olması.

Narin vakası ülkemizde akıl ve vicdan sahibi olan yurttaşları derin bir üzüntüye boğarken aynı zamanda yoğun bir öfke ve tepkiye de neden oldu.

Elbette, Narin ilk vaka değildi, erkek egemen düzenden kurtulmadığımız sürece son vaka da olmayacaktır.

Kadın ve çocukların tecavüze uğrayıp öldürülmesinin temel kaynağı onları özel mülkü gibi gören, üzerinde her türlü tasarruf yetkisine sahip olduğunu sanan Ortaçağ artığı feodal kafalardır.

Narin güle oynağa okula gideceği gün, cinayete ortak olan ve timsah gözyaşları döken suskun köyülülerinin huzurunda toprağın altına girdi.

Henüz ilk öğretim dönemindeki masum bir kız çocuğunun tabutu üzerine hiç utanıp sıkılmadan feodal zihniyetin nişanesi olarak duvak örtüldü.